KIBRIS’TAKİ BM BARIŞ GÜCÜ’NÜN GÖREV SÜRESİNİN UZATILMASI – 10.09.2019
Blog No : 2019 / 59
10.09.2019
52 dk okuma

Tugay ULUÇEVİK*

 

Giriş

27 Mart 1964 tarihinden bu yana Kıbrıs adasında bulunan Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün (BMBG)[i] görev süresi (görev talimatının süresi) BM Güvenlik Konseyi’nin 25 Temmuz 2019 tarihinde kabul ettiği 2843 (2019) sayılı Kararla yeniden 6 ay uzatıldı. Böylece BMBG’nün görev süresi son 55 yıl içinde 113’üncü kez uzatılmış oldu.

BM Güvenlik Konsey’inde ilk defa 27 Aralık 1963 tarihinde görüşülmüş olan Kıbrıs konusunun esası hakkında ve Barış Gücü uygulamalarına ilişkin olarak bugüne kadar kabul edilen Konsey kararlarının sayısı da 141’i buldu.

BMBG Ada’da konuşlandırıldığı zaman görev süresi 3 ay olarak belirlenmişti. Mart 1965’den itibaren BMBG’nün görev süreleri sürekli olarak 6 ay uzatılmaya başlandı. Bu uygulama günümüze kadar geldi.

Ankara ve Lefkoşa’da Yapılan Açıklamalar

2843 sayılı Kararın kabulünden sonra Ankara’da Dışişleri Bakanlığımız, [ii] Lefkoşa’da da KKTC Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı [iii] tarafından 26 Temmuz günü birer açıklama yapılmıştır. Ayrıca, KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın Sözcüsü’nün bu konuda 27 Temmuz’da yaptığı bir değerlendirme yayınlanmıştır.[iv]

Ankara’daki açıklamada, öne çıkan konu BMBG’nün görev süresinin uzatılmasında uyulması gereken yöntem olmuştur. Dışişleri Bakanlığımızın açıklamasında bu konuda “BMBG’nün görev yönergesinin (mandate) süresi uzatılırken, BM’nin yerleşik uygulamalarına aykırı bir biçimde, KKTC’nin rızasının alınmaması en önemli eksikliktir” ifadesi yer almıştır.

Bu ifadeden anladığım, Bakanlığın açıklamasında KKTC ibaresinin “Kıbrıs Türk tarafı” yerine kullanıldığı; BMBG’nün görev süresinin son uzatılmasında yerleşik uygulamaya aykırı olarak bu defa Kıbrıs Türk makamlarının mutabakatının alınmamış olduğu merkezindedir. Çünkü, BM’nin KKTC’ni tanımadığı, BM’nin Barışı Yapma (peacemaking) faaliyetinde Kıbrıs Türk tarafını, KKTC olarak değil 1960 “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” iki toplumundan biri olarak muhatap aldığını biliyoruz. Bu sebeple de son uzatmada BM’nin Kıbrıs Türk tarafı ile istişare etmemesi sebebiyle Bakanlığımızın açıklama yapma ihtiyacı duymuş olduğunu değerlendiriyorum.

Ankara’nın açıklamasında, ayrıca, Kararın içeriğinin Kıbrıs konusunun özüne ve Doğu Akdeniz’deki gerginliğe   dair bazı unsurları üzerinde de durulmuştur.  Karar hakkında KKTC Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı tarafından aynı gün yapılan açıklamaya atıfla “Türkiye tarafından tamamıyla desteklenmektedir” denilmiştir.

KKTC Dışişleri Bakanlığının açıklamasında ise, BMBG’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin prosedürde “yerleşik uygulamaya” uyulmama olayından, yani KKTC’nin (Kıbrıs Türk tarafının) uzatma konusunda mutabakatının aranmamış olmasından bahis yoktur. Açıklamada, giriş cümlesi olarak BMGS’nin raporunda “iki tarafa, yerel ve uluslararası aktörlere, iş birliği yapmaları yönünde” yapılan çağrı üzerinde durulmuştur. Bu çağrıyı “çok yerinde bir mesaj olarak değerlendiriyor ve selâmlıyoruz” denilmiştir. 

Açıklamanın son cümlesinde de “Rapor ve kararın diğer bazı noktalarıyla ilgili ciddi itirazlarımızın olduğunu ve bu itirazları hem Bakanlığımız hem de New York Temsilciliğimiz vasıtasıyla, BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, ilgili tüm taraflarla en detaylı şekilde paylaşmakta olduğumuzu kamuoyumuzun dikkatine getiririz” şeklinde genel ve müphem bir itiraz beyanı yer almıştır. Bu itirazların neler olduğu kamuoyu ile paylaşılmamıştır.

KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’nün yaptığı değerlendirmeye gelince: BMBG’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin yerleşik uygulamaya aykırı davranılarak Kıbrıs Türk tarafının (KKTC’nin) rızasının alınmamış olması konusuna, önemi ile mütenasip olmayan şekilde, değerlendirmenin sonunda yer verilmiştir.  Kullanılan ifade şöyledir. “Kıbrıs Türk Tarafını yok sayması ve yalnızca Rum tarafının rızasını alması ve bunu 55 yıldır bu şekilde sürdürmesi hakkaniyete dayanmayan kabul edilemez bir durumdur.”

Bu durum “kabul edilmezdir” de önlemek için ne yapılmıştır ve bundan sonra vukubulmaması amacıyla ne gibi girişimler plânlanmaktadır, bunlara değinilmiş değildir.

Yukarıda anahatlarıyla naklettiğim açıklamaların içeriği Kıbrıs konusundaki politikamızın uygulanması bakımından ziyadesiyle düşündürücüdür ve “Millî Dava’nın” ele alınış tarzı hakkında sürüklenişin işaretlerini taşımaktadır.

Yerleşik Uygulamanın İhlâli Geçiştirilmemelidir

Kıbrıs’taki BMBG’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin “yerleşik uygulamada” yapılan “önemli eksiklik” Dışişleri Bakanlığımız ve - sınırlı ve çelişkili ifadelerle de olsa - KKTC’nin makamları tarafından kamuoyumuzun bilgisine getirilmiş olmasına rağmen, konu, sanırım Türkiye’nin iç ve dış siyaset gündemindeki yoğunluk sebebiyle olacak, kamuoyumuzda yankı bulmamıştır. Kanaat önderi düşünür ve yazarlarımızın dikkat alanına girememiştir. Ne yazık ki KKTC’de de üzerinde durulmamıştır.

Oysa BM’nin BMBG’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin yönteme ve bu yönteme uygun olarak yerleşmiş olan uygulamaya aykırı bir tutum ve davranış içinde olması, bir açıklamayla “eksiklik” olarak nitelenerek geçiştirilebilecek olağan mahiyette bir gelişme değildir. Kıbrıs konusunun özüyle de doğrudan irtibatlıdır.

Filhakika, BM’nin Kıbrıs sorununda üstlendiği görevin iki bacağı vardır: “Barışı Koruma” (peacekeeping) ve “Barış Yapma” (peacemaking). Bu iki görev BM’nin yürüttüğü görevde paranın iki yüzü gibidir.

Kıbrıs müzakere sürecinde (peacemaking) taraflar arasında cari olan sözde “on an equal footing” kaidesinin “peacekeeping” faaliyetinde taraflar arasında geçerli olmayacağını düşünmek ve bunu savunmak mümkün müdür?

BM’nin barışı koruma faaliyetinde eşit kabul edilmeyen tarafların müzakere sürecinde eşit olduklarının öne sürülmesi inandırıcı olabilir mi?

BM’nin barışı koruma faaliyetinde KKTC’nin ((Kıbrıs Türk tarafının) “yerleşik uygulamaya aykırı biçimde” BM tarafından yok sayıldığı bir dönemde  KKTC’nin  Cumhurbaşkanı’nın BM şemsiyesi altında çözüm arayışını sürdürmesinin millî çıkarlarımız açısından haklı bir gerekçesi olabilir mi?

BMBG’nün görev süresi uzatılırken BM’nin takındığı Kıbrıs Türk tarafını dışlayıcı tutum Ankara’da ve Lefkoşa’da işte bu zaviyelerden de değerlendirilmeliydi.

Türk Tarafına Meydan Okuma, Dayatma

Ortada kâğıt üzerinde sonradan telâfisi mümkün olan bir maddi “eksiklik” değil, Konsey’in aldığı “uzatma” kararını sakatlıkla malûl ve dolayısıyla yok hükmünde kılan ve özellikle “rızası” alınmayan taraf için “uzatmanın” geçersiz olması sonucunu doğuran ciddi bir “yerleşik uygulama” ihlâli vardır.

“Yerleşik uygulamaya” aykırı olarak KKTC’nin mutabakatının alınmamış olması, Türkiye’ye ve KKTC’ne (Kıbrıs Türk tarafına) karşı bir “meydan okuma”, “dayatma” demektir.  Bahis konusu olan BM’nin ilgili organlarının “yerleşik uygulamaya” aykırı tutumudur. Bu aykırılıkta ihmal edilmiş olan taraf da KKTC’dir (Kıbrıs Türk tarafıdır).

Türkiye, BMBG’nün görev süresinin uzatılması konusunda pozisyonunu KKTC'nin pozisyonuna göre belirler ve KKTC’ni destekleyen şekilde açıklar.  Konunun başından itibaren uygulama bu şekilde olagelmiştir.

Son uzatma işleminde uygulamada Kıbrıs Türk tarafının “mutabakatı” sorulmadığına göre, bu duruma öncelikle KKTC’nin ve sonra da KKTC’ni destekleme sadedinde Türkiye’nin zamanında tepki göstermiş ve “yerleşik uygulamaya” aykırılığı önleyecek ve yöntemde “eksikliğe” meydan bırakmayacak girişimlerde bulunmuş olmaları gerekirdi.

Bu girişimlerin sonuçsuz kalması durumunda da KKTC ve Türkiye’nin, BMBG’nün Kıbrıs’taki varlığının ve görev faaliyetlerinin 31 Temmuz 2019 gece yarısı sona ermiş olacağını uzatma prosedürünün cereyan ettiği zaman diliminde BM’nin ilgi organ ve makamlarına resmen bildirmiş olmaları beklenirdi. Aynı bildirim çerçevesinde BMBG’nün KKTC topraklarındaki varlığının da aynı gün ve saatte sona ermiş olacağı duyurulmalıydı. Bu yolda alınacak karar cesaretle uygulanmalıydı.

BMBG’nün görev süresinin 1964 Haziran ayındaki ilk uzatmasından itibaren uzatma işlemindeki uygulamayı bilenler için son durum hakkında başka yönde değerlendirme yapma imkânsızdır.

BM’nin Barışı Koruma Faaliyetlerinin (UN Peacekeeping Operations) Genel Temel İlkeleri [v]:

BM Güvenlik Konseyi’nin BMBG’nün görev süresini uzatan Kararı almasından sonra Dışişleri Bakanlığımızca yapılan açıklamada, uzatmada “BM’nin yerleşik uygulamalarına aykırı biçimde” hareket edilmiş olduğuna vurgulanarak işaret edilmiştir. Bu sebeple, BMBG’nün Ada’da konuşlandırılmasından sonra görev süresinin uzatılmasında BM’nin “yerleşik uygulama” olarak nitelenebilecek ne şekilde bir uygulama yapageldiğini saptamamız gerekmektedir. 

Bununla beraber, bu saptamanın konuya ışık tutabilmesi için öncelikle, Kıbrıs’taki BMBG’nün faaliyetlerinin normatif çerçevesine, siyasî ve hukukî temeline işaret edilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.

BM’nin kendi kaynaklarındaki ifadelerle BM’nin Barışı Koruma faaliyeti genel açıdan 3 temel ilkeye dayanmaktadır:

Birincisi, faaliyetin uyuşmazlığın asıl taraflarının rızası ile oluşturulmasıdır. (UN peacekeeping operations are deployed with the consent of the main parties to the conflict)[vi]

Bu ilke hakkında  bazı BM kaynaklarında da  şu ifade yer almaktadır:

“BM’nin barışı koruma faaliyetinin bir temel ilkesi, misyona ev sahipliği yapan devletin ve uyuşmazlığın diğer taraflarının hükûmetlerinin rızası ile konuşlandırılmasıdır.” (A fundamental principle of United Nations (U.N.) peacekeeping is that missions deploy only with the consent of the host-state government and the other parties to a conflict.)[vii]

İkincisi, Barış Gücü’nün görev yaptığı ülkede ihtilaflı taraflar karşısındaki “tarafsızlığıdır” (impartiality).

Üçüncüsü, Barış Gücü’nün meşru müdafaa ve görev talimatının (madate) savunulması durumları dışında kuvvet kullanmamasıdır (Non-use of force except in self-defence and defence of the mandate).

BMGS Guterres 28 Mart 2018 tarihinde “Barışı Koruma İçin Hareket” (Action for Peacekeeping – A4P) inisiyatifini başlatmıştır. “BM Barış Koruması Hakkında Ortak Taahhütler Deklarasyonu” (Declaration of Shared Commitments on UN Peacekeeping) başlıklı bir bildiri hazırlanmıştır.[viii] 25 Eylül 2018’de New York’da yüksek düzeyli ve geniş katılımlı bir toplantı yapılmıştır. BM’nin barışı koruma faaliyetine ilişkin 3 temel ilke bu Bildiri’de de zikredilmiştir. Türkiye anılan toplantıya katılmıştır. Bildiri’yi 18 Eylül 2018’de onaylamıştır. Sözkonusu ilkeler Güvenlik Konseyi’nin 2018 içinde barışı koruma hakkında aldığı kararlara dahil edilmiştir.[ix]

Kıbrıs BMBG İçin Siyasî ve Hukukî Temel, Çerçeve: 186 Sayılı Karar

BMBG, BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı Kararı üzerine oluşturulmuş ve Ada’da konuşlandırılmıştır. 186 sayılı Karar BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs konusundaki ilk Kararıdır. Bu Karar Kıbrıs Rum EOKA terör örgütünün Ada’da Türk halkına yönelik “etnik temizlik” harekâtına başlamasından yaklaşık iki buçuk ay sonra 4 Mart 1964 tarihinde alınabilmiştir.

O dönemde BM Güvenlik Konseyi 11 üyeden oluşmaktaydı. Üyeler şunlardı: Bolivya, Brezilya, Çin (Taiwan), Çekoslovakya, Fransa, Fildişi Sahili, Fas, Norveç, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı (İngiltere) ve ABD. Konsey’in o ayki Başkanlığı Çin tarafından yürütülüyordu.

Karar tasarısı Bolivya, Brezilya, Fildişi Sahili, Fas ve Norveç tarafından hazırlanmış ve Konsey’e Bolivya tarafından sunulmuştur.

Karar tasarısının BMBG’nün oluşturulmasına ilişkin 4. işlem paragrafı üzerinde Fransa, Çekoslovakya ve SSCB ayrı oylama talep etmişlerdir. Oylamada çekinser oy kullanmışlardır. Yaptıkları oy izahında, anılan paragrafta aslında doğrudan Konsey’e ait olan yetkilerin önemli ölçüde BMGS’ne devredilmiş olduğunu düşündüklerini, başlıca bu sebeple ayrı oylamada çekinser kaldıklarını belirtmişlerdir.

Karar tasarısının bütünü üzerindeki oylamada 11 üye olumlu oy kullanmıştır.

Oylamadan sonra konuşan BMGS U Thant Kıbrıs BMBG hakkında kendisine tevdi edilmiş olan görevleri Kararda isimleri zikredilen Hükûmetler (Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere) ile yakın iş birliği yaparak yerine getireceğini ifade etmiştir.[x]

Bu sözleriyle BMGS Kıbrıs’taki BMBG faaliyetlerinin çeşitli veçhelerine ilişkin işlemlerde Ada’daki doğrudan ilgili tarafları muhatap alan uygulamalar yapılacağını ortaya koymuştur.

186 sayılı Karar Ada’da 1960 “Anayasası’nın” yürürlükte olduğunu; “iki toplumlu” bir “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” ve iki toplumu da temsil eden meşru bir “Kıbrıs Hükûmeti’nin” varlığını sürdürdüğünü varsayan bir içerik taşımaktadır.

Türkiye, o dönemde 1960 Antlaşmaları uyarınca Ada’ya askerî müdahalede bulunmasını engelleyen faktörler sebebiyle, BMBG’nün gecikmeksizin oluşturulmasından ve sahaya gönderilmesinden yana olmuştur. Yine o dönemde, Türkiye, “Kıbrıs Cumhuriyeti” ile diplomatik ilişkilerini kesmemiştir.  Lefkoşe Büyükelçiliğimiz ülkemizi “Kıbrıs Cumhuriyeti” nezdinde temsil etmiştir. Bu durum 13 Şubat 1975 tarihinde Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilânının ertesine kadar devam etmiştir.

Devlet’in “iki kurucu toplumlu” vasfı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasası’na göre devam ediyormuş gibi Makarios Cumhurbaşkanı, Dr. Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Yardımcısı addedilmiştir. Rauf Denktaş anayasal bir kurum olan Türk Toplumu Cemaat Meclisi Başkanı unvanını taşımıştır.

Şubat 1968’de 1960 Anayasası çerçevesinde yapılan seçimlerde Makarios Cumhurbaşkanı; Dr. Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Yardımcısı seçilmişlerdir. (Başkaca aday olmadığı için seçilmiş sayılmış ve ilân edilmişlerdir).

Şubat 1973’de de Makarios Cumhurbaşkanı; Rauf Denktaş Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmuşlardır. BMGS devrevî raporlarında Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş için 1960 Anayasası’ndaki unvanlarını kullanmıştır. [xi]

BMGS’nin o dönemlerdeki raporlarında “BMBG’nün Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile hem Cumhurbaşkanı Yardımcısı hem Kıbrıs Türk toplumu lideri sıfatlarıyla ilişkilerini yürüttüğü” kayıtlıdır [ UNFICYP deals with the Vice-President of the Republic both in his capacity as Vice-President and as leader of the Turkish Cypriot community.][xii]

186 Sayılı Kararın İçeriği

186 sayılı Karar’ın Birinci işlem paragrafında, BM üyesi Devletlere “egemen Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki” durumu daha da kötüleştirecek veya uluslararası barışı tehlikeye düşürecek eylemde veya eylem tehdidinde bulunmaktan kaçınmaları yolunda çağrı yer almıştır. Bu hüküm esas itibariyle Türkiye’yi 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmalarından kaynaklanan askerî müdahale hakkını kullanmaktan caydırmaya yönelik bir amaç taşımıştır.

İkinci işlem paragrafında, Ada’da “asayişin sağlanmasından ve idame ettirilmesinden sorumlu olan Kıbrıs Hükûmeti’nden şiddeti ve kan dökülmesini durduracak bütün  ilâve  tedbirleri alması” istenmiştir.

Üçüncü işlem paragrafında, “azami itidali göstermeleri yolunda Kıbrıs’taki toplumlara ve liderlerine” çağrı yapılmıştır.

Dördüncü işlem paragrafında, “Kıbrıs Hükûmeti’nin rızasıyla (with the consent of the Government of Cyprus) Kıbrıs için bir BM Barışı Koruma Gücü (BMBG) oluşturulması tavsiye” edilmiştir. BMBG’nün “bileşiminin” (composition) ve “büyüklüğünün” (size) BMGS tarafından Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık Hükûmetleri ile istişare edilerek belirlenmesi öngörülmüştür.

Beşinci işlem paragrafında, BMBG’nün görevleri “çatışmanın yeniden başlamasının önlenmesi, asayişi kurulması ve devam ettirilmesi ve normal şartlara dönülmesinin sağlanması için mümkün olan gayretin gösterilmesi” şeklinde belirlenmiştir.

Altıncı işlem paragrafında, BMBG’nün görev süresinin 3 ay olması tavsiye edilmiştir.

Yedinci işlem paragrafında, BMGS’nin Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık (İngiltere) Hükûmetleriyle danışma yaparak Kıbrıs’taki sorun için bir “arabulucu” (mediator) görevlendirmesi tavsiyesinde bulunulmuştur. Böylece, BM Güvenlik Konseyi, Kıbrıs sorunun, BM Yasası’nın “İhtilâfların Barışçı Çözümü” ( Pacific Settlement of Disputes) başlıklı VI.  Bölümünde öngörülen yöntemler ve vasıtalarla çözümünü öngören  eden bir tutum benimsemiştir.

Kıbrıs sorununda doğrudan “ilgili tarafları” ifade etmek üzere BM’nin Kıbrıs konusuna ilişkin terminolojisine yerleşen “parties concerned” kavramının kaynağı 186 sayılı Kararın 7. İşlem paragrafıdır. Anılan kavram uygulamada Kıbrıs Türk tarafını da ihtiva etmektedir.

BM Güvenlik Konsey Kıbrıs Konusunda Gerçekleri Görememiştir

186 sayılı Karar, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs konusundaki dar ve kısa görüşlülüğünün mahsulü olmuştur. 

Konsey, Kıbrıs’taki BMBG bakımından 186 sayılı Kararın yazımında BM’nin barışı koruma faaliyetlerine dair yukarıda sayılan genel ilkelerini gözetmemiştir. Karar’da BMBG’nün oluşturulmasını Kıbrıs sorununun “asıl taraflarının” (main parties) değil, sadece “Kıbrıs Hükûmeti’nin rızasına” bağlı kılmıştır.

Konsey, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan kısa bir sonra Rumların çeşitli anayasal ihtilâflar yaratmalarının; Türklere karşı silâhlı saldırılar başlatmalarının gerçek sebeplerini, amacını, olayların boyutlarını doğru şekilde görme ve değerlendirme başarısını gösterememiştir. Ada’daki durumu, taraflar arasındaki Anayasa’nın yorumlanmasından ve uygulanmasından kaynaklanan, karşılıklı iyi niyetle üstesinden kolaylıkla gelinebilecek uyuşmazlıklar ve iç asayiş sorunları  olarak değerlendirme cihetine gitmiştir.  Kıbrıslı Rumların Yunanistan’ın fiilî desteğiyle Ada’da Kıbrıs Türk halkına karşı etnik temizlik hareketine girişirken aslında saplantıyla sürdürdükleri tarihî “enosis” hedefine yönelik plânlı ve uzun vadeli bir mücadeleyi başlattıklarının farkında olamamıştır.

186 sayılı Karar’ın hareket noktasını, Rumların saldırılarının kısa sürede durdurulacağı, yeniden başlamasının önleneceği, karşılıklı güven ortamının yaratılacağı ve böylece Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 anayasa düzeninin çok geçmeden yeniden işlemeye başlayacağı varsayımı teşkil etmiştir. Bu varsayımla da BMBG için uzun vadeli bir görev öngörülmemiştir. Kısa süreli bir barış gücünün masraflarının BM üyesi Devletlerin gönüllü parasal katkılarıyla karşılanabileceği düşünülmüştür. Başlangıçta BMBG’nün 3 ay için görevlendirilmiş olması ve BMGS’nin de 1964 Aralık ayında Konsey’e henüz daha üçüncü görev süresi uzatma teklifini yaparken bunun “son uzatma olacağı ümidini taşıdığını” açıklaması [xiii] bu yüzdendir.

186 sayılı kararda BMBG’nün kurulmasının sözde “Kıbrıs Hükûmeti’nin” rızasına bağlı kılınmış olması sebebiyle Kıbrıslı Rumlar, BMBG’nü Ada’da kendi emellerine ve hedeflerine ulaşmada kullanabilecekleri bir vasıta olarak görmeğe temayül etmişlerdir. Rumların bu eğilimi somut davranışlar halini alınca, BMGS, 1965 yılında yayınladığı bir raporunda (11 Mart 1965, S/6228, para. 274), BMBG’nün, “Hükûmet’in kendi otoritesini Kıbrıs Türk toplumunun şimdi kontrolü altında bulundurduğu  bölgelere kuvvet kullanarak yaymasına alet olmayacağını” ifade etmek ihtiyacını duymuştur. […UNF'ICYP by its very nature cannot wholly satisfy the aspirations and aims of either community in Cyprus. On the one hand, it cannot act as an instrument of the Government in helping it to extend its authority by force over the Turkish Cypriot community in the areas now under its control….]

Makarios 186 sayılı kararı “ENOSIS dışında elde edilebilecek en iyi sonuç” (the next thing to enosis) sözleriyle değerlendirmiştir. Makarios, yaptığı açıklamada “uluslararası alandaki mücadelemizin ilk aşamasında bu kararı elde ettik. Artık Türkiye gelecekte Garanti Antlaşması’nı işleterek Kıbrıs’a müdahale tehdidinde bulunamaz” demiştir.[xiv]

Gerçek odur ki, 186 sayılı karar, çözüm yolunda  Kıbrıs’taki iki taraf arasında köprü kurulmasına yarayacak hiçbir malzeme ihtiva etmemiş; aksine 1960’da kurulmuş olan bütün köprüleri yıkan bir tahrip kalıbı görevi ifa etmiştir.

Yıllar sonra,  Kıbrıslı Rumlar  AB’ne tam üyelik için müracaatta bulunurken ellerine 186 sayılı kararın metnini almışlardır. AB de , KKTC’nin ve Türkiye’nin yazılı ve sözlü itirazlarına karşın,  Rumların başvurusunu kabul edip tam üyelik aşamasına kadar yürütürken, tutumunu 186 sayılı karara dayandırmıştır.

Denilebilir ki, bu yüzden de 186 sayılı karar daha kabul edildiği günden  itibaren Kıbrıslı Rumları Kıbrıs sorununun çözümüne ihtiyaç duymaz ve çözümsüzlükten rahatsız olmaz duruma getirmiş bulunmaktadır.

Bu durum, Kıbrıs sorununun günümüze kadar çözülemeden kalmasının temel sebebini oluşturmaktadır.

186 Sayılı Karar ve Türkiye ve KKTC’nin Pozisyonu

Türkiye 186 sayılı Kararı, 1964’ün genel şartları içinde BMBG’nün Ada’da konuşlandırılmasına imkân verdiği için başlangıçta olumlu açıdan değerlendirme cihetine gitmişse de, sonradan gerçekleri görmüştür. Bu sebeple Türkiye ve KKTC, BM Güvenlik Konseyi’nin, içinde  “Kıbrıs Hükûmeti” kavramının yer aldığı bütün kararlarına karşı çıkagelmiştir.

Türkiye Kıbrıs konusunun BM Güvenlik Konseyi'nin gündemine girdiği 1963 Aralık ayından sonra ilk defa olarak 1 Ocak 2009 - 31 Aralık 2010 devresinde BM Güvenlik Konseyi’nde üye olarak yer almıştır. Böylece, Kıbrıs sorununun tarihinde ilk defa olarak o dönemde Kıbrıs'a ilişkin bir karar tasarısı üzerindeki oylamaya katılmıştır. Kıbrıs’taki Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin karara tasarısı üzerinde 29 Mayıs 2009 günü Güvenlik Konseyi’nde cereyan eden oylamada, Türkiye Daimî Temsilcisi Büyükelçi Baki İlkin - karar tasarısında sözde “Kıbrıs Hükûmeti” kavramı yer aldığı gerekçesiyle  - "hayır" oyu kullanmıştır. Konsey’in diğer 14 üyesi "evet" oyu vermişlerdir.  Türkiye karar tasarısına red oyu kullanmakla ilkelere dayalı geleneksel tutumumuza uygun hareket etmiştir. Türkiye Konsey’de 14 Aralık 2009 ve 15 Haziran 2010 tarihlerinde de benzer içerikli karar tasarılarına aynı mülâhaza ve gerekçelerle olumsuz oy vermiştir.

BM’nin Yerleşik Uygulamasından Ne Anlaşılmalıdır?

Bakanlığımızın açıklamasında, BMBG’nün görev talimatının Konsey’deki son uzatılmasında yapılan uygulamanın kendisine aykırı olduğu ifade edilen “yerleşik uygulama” nedir, nasıldır?

BM’nin uygulamasının iki veçhesi vardır:

Birinci veçhesi, BMBG’nün görev süresini uzatmak için Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararın içeriği bakımından uygulamadır.

İkinci veçhesi de, Konsey’de karar alınmadan önce BM’nin sahada “ilgili taraflarla” (parties concerned) yaptığı temas ve görüşmelere ve bunların resmen belgelenmesi için BM görevlilerinin gerçekleştirdikleri işlem ve eylemlere dair uygulamadır.

Sözkonusu temas ve görüşmeler, BM tarafından 1960’da kurulan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve Hükûmet’inin meşru zeminde varlığını sürdürdüğü varsayılarak Kıbrıs’taki iki tarafla ve Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık ile Kıbrıs’ta, BM Merkezi’nde ve/veya başkentlerde BMGS’nin Ada’daki temsilcisi, New York’taki memurları ve Güvenlik Konseyi Başkanı tarafından gerçekleştirilmiştir.

Konsey’in Uzatma Kararının İçeriği Bakımından Yerleşik Uygulama

BMBG’nün 1964’de Kıbrıs’ta konuşlanmasından bu yana kabul edilen uzatma kararlarının, biri hariç, tamamında uzatma için “Kıbrıs Hükûmeti’nin” “kabulü” veya “mutabakatı” zikredilmiştir. Bu açıdan “yerleşik uygulamada” bir değişiklik yoktur.

Sadece BMBG’nün görev süresinin ilk defa uzatıldığı (3 ay) 20 Haziran 1964 tarihli ve 192 sayılı Kararda “Kıbrıs Hükûmeti” kavramı yer almamıştır. Uzatma kararı “BMGS’nin Raporu not edilerek” alınmıştır.

Bütün İlgili Tarafların Rızası Kararlarda İfade Ediliyor

1974 Kıbrıs Barış Harekâtımızın sonrasından KKTC’nin ilânına kadar geçen yıllık dönemde uzatma kararlarının giriş paragraflarından birinde “İlgili tarafların Genel Sekreter’in BMBG’nün  görev süresinin 6 ay daha uzatılması yolundaki tavsiyesine uyduklarını not ederek” ifadesine yer verilmiştir.  [Noting the concurrence of the parties concerned in the recommendation by the Secretary-General that the Security Council should extend the stationing of the UNFICYP for a period of six months ] Sonra gelen paragrafta da “Kıbrıs Hükûmeti’nin” mutabakatı vurgulanmış, not edilmiştir.[xv]

Böylece bütün ilgili tarafların “rızası” karara yansıtılmıştır.

Bunu sağlayan Türkiye olmuştur.

BM’nin uygulamasında Türk tarafının görüşleri istikametinde değişikliğe yol açan BM Güvenlik Konseyi’nin toplantısında cereyan eden olayı burada özetle anlatmakta fayda görüyorum:

BMGS Kurt Waldheim BM’nin Kıbrıs’ta barışı koruma faaliyeti hakkındaki 6 Aralık 1974 tarihli Raporunda (S/11568)  BMBG’nün görev süresinin 6 ay uzatılmasını tavsiye etmiş ve “ilgili taraflar bu tavsiyeye uyduklarını belirtmişlerdir”  demişti.

BM Güvenlik Konseyi BMBG’nün görev süresini görüşmek üzere 13 Aralık 1974 tarihinde toplandığı zaman Türkiye Daimî Temsilcisi Büyükelçi Osman Olcay ilk sözü almış ve BMGS’ne şu soruyu yöneltmiştir: “Raporunuzun 81. Paragrafında kendileriyle danışma yaptığınızı ve BMBG’nün Kıbrıs’taki görevinin uzatılmasına rıza vermiş  olduklarını bildirdiğiniz ‘ilgili taraflar’ kimlerdir” [ Who are “the parties concerned” referred to in paragraph 81 of the report of the Secretary-General as having been consulted and having given their consent to the extension of the stationing of UNFICYP in Cyprus for a further period of six months?]

BMGS toplantıda şu cevabı vermiştir: “Kıbrıs Özel Temsilcim vasıtasıyla  o zaman Cumhurbaşkanı Vekili olan Bay Clerides ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Bay Denktaş ile istişare ettim ve Türkiye ve Yunanistan Hükûmetleriyle de danışma yaptım.” [Through my Special Representative of Cyprus I consulted then Acting President, Mr. Clerides, and the Vice-President, Mr. Denktaş and I also consulted the Governments of Greece and Turkey.]

Büyükelçi Olcay’dan sonra usul hakkında söz alan GKRY Temsilcisi Rossides yaptığı uzun konuşmada konu hakkında başlıca şunları öne sürmüştür: “Kıbrıs’taki BMBG’nün kurulmasına dair 186 saylı Kararın 4 maddesinde BMBG’nün ‘Kıbrıs Hükûmeti’nin rızasıyla’ kurulmasını tavsiye etmiştir. Kararda başka herhangi bir Hükûmetin veya tarafın rızasından bahis yoktur. Sadece Kıbrıs Hükûmeti’nden söz eder ve her uzatma bu temelde yapılmış bulunmaktadır.” [ Resolution 186 (1964), established the United Nations Force in Cyprus and in its paragraph 4 recommended “the creation, with the consent of the Government of Cyprus, of a United Nations -keeping Force in Cyprus”. It does not refer to the consent of any  other Government or any other party. It merely speaks of the Government of Cyprus, and on that basis every renewal of the mandate was made.]

Toplantıya Kıbrıs Türk tarafını temsilen Dışişleri Bakanı Vedat Çelik katılmıştır. Çelik’e Konsey’in İç Tüzüğü’nün 39. Maddesi hükmüne göre söz verilmiştir. Vedat Çelik etraflı konuşmasında konu hakkında şunları belirtmiştir: “Kendisine danışılmış bulunan Kıbrıs Türk toplumu lideri ve Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı olan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcısı Bay Denktaş BMBG’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin rızasını BMGS’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Bay Luis Weckmann-Munuz’a bildirmiştir.”  [ : “The Vice-President of Cyprus, Mr. Denktaş, who is the leader of the Turkish Cypriot community and the President of the autonomous Turkish Cypriot administration, who has been consulted on the matter, has signified his consent through the Special Representative of the Secretary-General in Cyprus, Mr. Luis Weckmann- Munoz, for the extension of the mandate of UNFICYP.]

Yukarıdaki tespitler ışığında “Konsey’in uzatma kararının içeriğinde rızanın belirtilmesi  bakımından yerleşik uygulama nedir” sorusunu soracak olursak, cevabım şöyledir: Uzatma hakkındaki ilk karar hariç, bütün kararlarda “Kıbrıs Hükûmeti” kavramı kullanılmış ve uzatma için “rızası” (mutabakatı/kabulü) zikredilmiştir. 1974 – 1984 arasındaki 10 yıllık dönemindeki uzatma kararlarında ise “ilgili tarafların” (parties concerned) “rızaları” (mutabakatları) uzatma kararlarına yansıtılmıştır. Kararlarda öncelikle “ilgili tarafların” rızaları belirtilmiş, sonra gelen paragrafta “Kıbrıs Hükûmeti’nin” rızası kaydedilmiştir.

İlgili Taraflarla Sahada Yapılan Danışmalar ve Sonuçlarının Kayda Geçirilmesi Bakımından  Yerleşik Uygulama

BMBG’nün Kıbrıs’ta konuşlandırılmasından sonra görev sürelerinin uzatılmasında Kıbrıs Türk tarafı (Kıbrıs Türk Toplumu, OKTY, KTFD, KKTC) ile fiilen  danışma yapıldığını biliyorum. Buna dair kayıtlar BM kaynaklarında çeşitli formatlarda vardır. Bu kayıtların tamamını bu yazı çerçevesinde yansıtmamın imkânsızlığı ve hattâ lüzumsuzluğu  karşında sadece dönemler itibariyle  kaynaklardan bazı örnekler vermekle yetinmek istiyorum:

BMGS’nin 12 Aralık 1964 tarihli ve S/6102 sayılı Raporu:

“4 Mart 1964 tarihli ve 186 sayılı karar çerçevesindeki doğrudan ilgili bütün tarafların, yani, Kıbrıs Hükûmeti ile Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükûmetlerinin Kuvvetin görev süresinin uzatılmasını istediğini tespit etmiş olarak, 6 aylık uzatma tavsiye ediyorum.” [ having ascertained that all parties directly concerned, in the context of the resolution 186 of  4 March 1964, that is the Government of Cyprus, and the Governments of Greece, Turkey and the United Kingdom, wish the Force to be extended, I recommend the prolongation of…]

BMGS’nin 10 Haziran 1966 tarihli ve S/73550 sayılı Raporuna  Ek 16 Haziran 1966 tarihli ve S/7359/Add.1 sayılı Belge:

“10 Haziran 1966 tarihli Raporumda BMBG’nün 6 ay daha devam etmesini tavsiye etmiştim. Bütün ilgili tarafların da bu uzatmayı istediğini öğrenmiş bulunuyorum.” [ In my report of 10 June 1966, I recommended the continuance of UNFICYP for a further period of six months. I now informed that all the parties concerned also wish this extension.]

BMGS’nin 31 Mayıs 1979 tarihli ve S/13369 sayılı Raporuna Ek belge (15 Haziran 1979 tarihli ve S/13369/Add.1 sayılı):

“31 Mayıs 1979 tarihli ……Raporumda BMBG’nün görev süresinin 6 ay daha uzatılmasını tavsiye etmiş ve bu konuda ilgili taraflarla olan danışmalarımı mümkün olan en kısa zamanda Konsey’e rapor edeceğimi bildirmiştim. Şimdi bütün ilgili tarafların önerilen uzatmaya mutabakatlarını belirttiklerini Konsey’in bilgisine getiriyorum.” [ In my report of 31 May 1979 (S/13369, Para. 65) I recommended that the Security Council extend the stationing of the United Nations Peace-keeping Force in Cyprus for a further period of six months, and I indicated that I would report to  the Council on my consultations with the parties concerned on this subject as soon as possible. I am now in a position to inform the Council that the parties concerned have signified their concurrence in the proposed extension. ]

BMGS’nin 31 Mayıs 1985 tarihli ve S/17227 saylı raporuna Ek belge (14 Haziran 1985 tarihli ve S/17227/Add.2 sayılı):

“31 Mayıs 1985 tarihli raporumda (S/17227 para. 48) Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün görevinin 6 ay daha uzatılmasını tavsiye etmiş ve ilgili taraflarla konu hakkında yapacağım istişareleri mümkün olur olmaz Konseye rapor edeceğimi belirtmiştim. Kıbrıs Hükûmeti ile Yunanistan ve Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı teklif edilen uzatmaya mutabakatını bildirmiş bulunmaktadır. Kıbrıs Türk toplumu gibi Türkiye Hükûmeti de S/17266 sayılı belgede yer alan karar tasarısının metnini kabul edecek durumda olmadığını ve tutumunu Güvenlik Konseyi toplantısında açıklayacağını belirtmiştir.” [ In my report of 31 May 1985 (S/17227 para. 48), I recommended that the Security Council extend the stationing of the United Nations Peace-keepinq Force in Cyprus for a further period of six months , and I indicated that I would report to the Council on my consultations with the parties concerned on the subject as soon as possible. I wish to inform the Council that the Government of Cyprus as well as the Governments of Greece and the United Kinqdom of Great Britain and Northern Ireland have indicated their concurrence in the proposed extension. The Government of Turkey has indicated, as has the Turkish Cypriot community, that jt is not in a position to accept the text of the draft resolution contained in document S/17266, but that its  stand will be expounded at the meetinq of the Security Council. ]

BMGS’nin 8 Aralık 1997 tarihli ve S/1997/962 sayılı raporuna Ek Belge (23 Aralık 1997 tarihli ve S/1997/962/Add.1 sayılı):

“8 Aralık 1997 tarihli raporumda (S/1997/962, para. 41) Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün görevinin 6 ay daha uzatılmasını tavsiye etmiş ve ilgili taraflarla konu hakkında yapacağım istişareleri Konseye rapor edeceğimi belirtmiştim. Kıbrıs Hükûmeti ile Yunanistan ve Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı teklif edilen uzatmaya mutabakatını bildirmiş bulunmaktadır. Türkiye Hükûmeti, Kıbrıs Türk tarafının BMBG’nün görev süresi hakkındaki önceki Konsey toplantılarında açıklanmış olan pozisyonu ile mutabık olduğunu ve desteklediğini belirtmiştir.” [ In my report of 8 December 1997 (S/1997/962, para. 41), I recommended that the Security Council extend the mandate of the United Nations Peacekeeping Force in Cyprus (UNFICYP) for a further period of six months, and I indicated that I would report to the Council on my consultations with the parties concerned on the matter. I wish to inform the Council that the Government of Cyprus as well as the Governments of Greece and the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland have indicated their concurrence with the proposed extension. The Government of Turkey has indicated that it concurs with and supports the position of the Turkish Cypriot side, as expressed in previous meetings of the Security Council on the extension of the mandate of UNFICYP. ]

BMGS’nin 29 Kasım 1999 tarihli ve S/1999/1203 sayılı raporuna Ek Belge (15 Aralık 1999 tarihli ve S/1999/1203/Add.1 sayılı):

“29 Kasım199 tarihli raporumun 22. paragrafında (S/1999/1203) Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün görevinin 6 ay daha uzatılmasını tavsiye etmiş ve ilgili taraflarla konu hakkında yapacağım istişareleri Konsey’e rapor edeceğimi belirtmiştim. Kıbrıs Hükûmeti ile Yunanistan ve Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı teklif edilen uzatmaya mutabakatını bildirmiş bulunmaktadır. Türkiye Hükûmeti, Kıbrıs Türk tarafının BMBG’nün Ada’nın her iki yakasında iki tarafın rızasıyla çalışabileceği ve buna göre, Kıbrıs Türk makamlarının BMBG’nün Kuzey Kıbrıs’taki faaliyetinin yöntemlerini belirlemek üzere BMBG’nün kendileriyle beraber çalışma yapmasını rica edeceği şeklindeki pozisyonu ile mutabık olduğunu ve desteklediğini belirtmiştir.” [ In paragraph 22 of my report of 29 November 1999 (S/1999/1203), I recommended that the Security Council extend the mandate of the United Nations Peacekeeping Force in Cyprus (UNFICYP) for a further period of six months and I indicated that I would report to the Council on my consultations with the parties concerned on the matter. I wish to inform the Council that the Government of Cyprus as well as the Governments of Greece and the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland have indicated their concurrence with the proposed extension. The Government of Turkey has indicated that it concurs with and supports the position of the Turkish Cypriot party, namely that UNFICYP can operate on both sides of the island only on the basis of the consent of both parties and that the Turkish Cypriot authorities will accordingly request UNFICYP to work with them to develop modalities of UNFICYP’s operations in northern Cyprus.]

BMGS’nin 1 Aralık 2000 tarihli ve S/2000/1138 sayılı raporu, Para. 23 ve 1331 saylı Kararın alındığı Güvenlik Konseyi’nin 13 Aralık 2000 tarihli S/PV.4246 Salı Tutanağı:

Rapor: “İlgili taraflarla uzatma hakkında istişare etmekteyim ve zamanı gelince bildireceğim.” [I am consulting with the parties concerned about the extension and shall inform the Council in due course.]

Tutanak: “Güvenlik Konseyi’nin Başkanı sıfatımla kendileriyle görüştüğüm tarafların temsilcileri Konsey’in gündemindeki madde hakkındaki iyi bilinen pozisyonlarını muhafaza ettiklerini tarafıma teyit etmişlerdir.” [ I should like to inform the Council that, in my capacity as President of the Council, I have met with the representatives of the parties, who have confirmed to me that they maintain their well-known positions vis-à-vis the item on the Council’s agenda.]

Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk Tarafının Güvenlik Konseyi Toplantılarına Katılmaları

BM üyesi olarak Güvenlik Konseyi toplantılarında konuşması mümkün olan Türkiye ile birlikte yanında 1964’den sonra Kıbrıs Türk tarafı da (GKTY, OKTY, KTFD, KKTC) Güvenlik Konseyi toplantılarına katılarak konuşma yapma imkânına sahip olmuştur. Bu uygulamanın BM Güvenlik Konseyi’nin tutanaklarında çok sayıda örneği vardır. Bu yoldan da Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs sorununun özü ile beraber BMBG hakkındaki görüşlerini açıklama imkânı bulmuştur.

2001’den Günümüze Kadar Uygulama

BM’nin ilgili tarafların uzatma hakkındaki mutabakatlarını almak üzere yaptığı fiilî temas ve görüşmelere ve bunların bildirilmesi şekline ilişkin uygulama 2000 yılının sonuna kadar örneklerini yukarıda verdiğim şekillerde olmuştur. 2001 yılından itibaren BMGS BM’nin Kıbrıs’taki Barışı Koruma faaliyetlerine dair raporlarında sadece uzatma tavsiyesinde bulunmuş; bu konuda ilgili taraflarla yapacağı istişareler hakkında herhangi bir ifadeye yer vermemiştir. Bununla beraber, 2001 yılından itibaren de ilgili taraflarla uzatma hakkında danışma yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna dair kayıtlar BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili toplantısının tutanaklarında yer almaktadır. Yukarıda işaret ettiğim 13 Aralık 2000 tarihli toplantıdan itibaren her toplantının tutanağında Güvenlik Konsey’i Başkanı’nın klişe şekline gelmiş olan şu sözleri yer almaktadır:

“Güvenlik Konseyi’nin Başkanı sıfatımla kendileriyle görüştüğüm tarafların temsilcileri Konsey’in gündemindeki madde hakkındaki iyi bilinen pozisyonlarını muhafaza ettiklerini tarafıma teyit etmişlerdir.” [ I should like to inform the Council that, in my capacity as President of the Council, I have met with the representatives of the parties, who have confirmed to me that they maintain their well-known positions vis-à-vis the item on the Council’s agenda.]

Bu uygulamaya bakarak 2001’den günümüze kadar geçen zaman zarfında Kıbrıs Türk tarafı ile de fiilen temas edildiğini ve uzatma hakkında danışmada bulunulmuş olduğunu varsayıyorum. BM’nin 2001 yılından itibaren Kıbrıs Türk tarafıyla temas etmemiş olması halinde bu duruma KKTC’nin ve Türkiye’nin göz yummuş olabileceğine ihtimal vermiyorum.

Şu noktayı – belki gereksiz de olsa – yeniden vurgulamakta fayda görüyorum: KKTC olgusu karşısında belirlemiş olduğu siyasî ve diplomatik  pozisyon sebebiyle BM “ilgili taraflar” kavramı çerçevesinde BMBG’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin danışmalarda Kıbrıs Türk tarafını KKTC olarak değil, Kıbrıs Türk toplumu olarak muhatap alagelmiştir. Bilindiği üzere Kıbrıs müzakere sürecinin temelini de  BM’nin bu sakat anlayışı ve  pozisyonu oluşturmaktadır. Esasen Kıbrıs Türk tarafı BM tarafından resmen KKTC olarak muhatap aldığı gün Kıbrıs sorunu gerçekçi bir çerçeve ve zeminde çözülmüş olacaktır.

BMBG Türk Tarafının Mutabakatı Olmadan Kıbrıs’ta Görev Yapamaz

Türkiye ve KKTC BMBG’ne ilişkin uygulamalarda “ilgili taraf” olmanın kendilerine bahşettiği statünün ve bu çerçevede sahip oldukları yetki ve imkânların bilincinde hareket etmiştir. Türkiye’nin BM Daimî Temsilciliği’nde Kıbrıs işlerinden de sorumlu Müsteşar olarak 1978 Haziran ayında yaşadığım olayı paylaşmak istiyorum:

BMBG’nün görev süresi 15 Haziran 1978 günü gece yarısı tamamlanıyordu. Güvenlik Konseyi görev süresini uzatmak için o gün akşam üstü toplanacaktı. İlgili taraflarla danışmalar sürüyordu. Daimî Temsilcimiz Büyükelçi İlter Türkmen’di. KTFD Başkanı Rauf Denktaş da bu toplantı için New York’a gelmişti. Uzatma için hazırlanan karar tasarısında konunun esası bakımından o günün şartlarında Rum tarafının tercih ettiği unsurların yer aldığını saptadık. Bu durumda, Denktaş, uzatma konusunda danışmaları yürüten muhataplarına karar taslağı esasa müteallik unsurlardan arındırılmadığı  takdirde Hükümet’ine BMBG’nün KTFD topraklarındaki faaliyetlerine izin verilmemesini tavsiye edeceğini söyledi. Büyükelçi Türkmen de danışmalarda Türkiye’nin KTFD’nin alacağı kararı destekleyeceğini ifade etti. BMGS bunun ciddi bir krize yol açması ihtimalinden söz etti. Konsey Başkanı Bolivya Daimî Temsilcisi toplantının başlamasını erteledi. Sekretarya BMBG’nün görev süresinin hukuken gece yarısı 00:00’da sona ermiş olacağını dikkate alarak BM binasındaki saatleri 23:55’de durdurttu. Araya İngiltere Daimî Temsilcisi girdi. Bizi ikna çabalarını sürdürdü. Denktaş ve Türkmen geri adım atmadılar. Sabaha karşı 04:30 sularında karar taslağının içeriği  bizim tercih ettiğimiz şekilde değiştirildi. Yöntemsel bir uzatma kararı halini aldı. Metni gördükten sonra Denktaş ve Türkmen uzatma için mutabakat bildirdiler. Konsey sabaha karşı 04:50’de toplandı. 430 sayılı karar kabul edildi. Başkan konuşma için kimseye söz vermedi. Oturum çok kısa bir süre içinde kapatıldı. [xvi]

BMBG Ada’ya Geleli 55 Yıl Oldu, Ortada Çözüm Yok

Kıbrıs konusunun BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine girmesinin ve BMBG’nün Ada’da konuşlandırılmasının üzerinden 55 yıldan fazla bir sürenin geçmiş ve soruna henüz müzakereler yoluyla anlaşmaya dayanan bir çözüm şekli bulunamamış olması karşısında hâlâ BMGS’nin raporlarında BMBG’nün Ada’da “sükûnetin idamesinde, toplumlararası işbirliğinin ve güvenin gelişmesinde ve müzakereler için müsait atmosferin yaratılmasında” oynadığı “önemli rolden” bahsedilmesi, inandırıcı olmamaktadır.

Uluslararası Toplumda BMBG’nün Faydasını Sorgulayanlar Var

Ada’daki çözümsüzlüğün uzayıp gitmesi üzerine BMBG’nün finansmanı için gönüllü katkılar giderek azalmış ve yetersiz kalmıştır. BMGS’nin çeşitli çözüm girişimleri Rumlar tarafından sonuçsuz bırakılmıştır. Bu durum uluslararası toplumda BMBG’nün Ada’daki rolünün ve çözüm arayış sürecine olan katkısının sorgulanması eğilimini meydana getirmiştir. BMGS 1993 yılında, BMBG’nün masraflarının gönüllü katkılarla karşılanamayan miktarının 1993 Haziran ayından itibaren BM Bütçesinden karşılanmasını teklif etmiştir. BM Güvenlik Konseyi bu teklifi onaylayan bir karar almıştır.

GKRY ve Yunanistan BMBG’nün Masraflarını Ödüyor

BMBG’nün Ada’daki varlığının sorgulanmaya başlaması üzerine GKRY 1993’de Barış Gücü’nün yıllık bütçesinin üçte birini karşılamayı taahhüt etmiştir. Yunanistan da yılda 6,5 milyon dolar vermeyi vadetmiştir

BMGS’nin raporlarını esas alırsak Yunanistan’ın 1993’den bu yana BMBG’nün bütçesine yaptığı gönüllü katkı miktarının 150 milyon doları geçtiği söylenebilir. GKRY’nin ise aynı dönemde 450 milyon dolar civarında gönüllü katkı yapmıştır.

BMBG Rumlar İçin Hükûmet Olma İddialarının Sembolü

Rumlar için, BMBG’nün Ada’daki varlığı ve taşıdığı mavi BM flâması, güneydeki yönetimin, yani sözde  “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin”  Kıbrıs Türk halkını da temsil eden “Hükûmeti” olma iddialarını destekleyen gözle görülür  parlak bir sembol mahiyeti taşımaktadır. Bu sembolün, Rumlar bakımından 16 Ağustos 1960’da göndere çekilen “Kıbrıs Cumhuriyeti” bayrağından daha değerli ve anlamlı hale gelmiş olduğunu söylemek sanırım bir abartı teşkil etmez.

Bu sebeplerledir ki Rumlar ve Yunanistan BMBG’nün Ada’da görevini sürdürmesini istemekte ve bunu sağlamak için de, 1993’den itibaren azımsanmayacak bir meblâğı  BMBG’ne transfer etmektedirler.

Sonuç

BMBG Ada’da iki taraf arasında karşılıklı güven ortamının yaratılmasında, sükûnetin ve çatışmasız bir ortamın sağlanmasında bu vakte kadar etkili olmuş değildir. Ada sathında sükûnet ortamı Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtından sonra meydana gelmiş ve istikrar kazanarak günümüze kadar devam etmiştir. Bu benim  kişisel iddiam değil,  BMGS’nin raporları incelendiği zaman açık biçimde görülen bir olgudur.

Meselâ, BMGS’nin 22 Haziran 1999 tarihli (S/1999/707, para. 6) raporunda “uzun zamandan beri devam eden ihtilâfa ve devam eden gerginliklere rağmen son 25 yıldır çatışmaların yeniden başlamamış olması Kıbrıs için bir talihtir” denilmektedir. [ Cyprus is fortunate that, despite the long-running dispute and continuing tension, there has been no resumption of fighting between the two sides for the past 25 years.]

BMGS’nin raporunun yayınlandığı 1999’dan 25 yıl geriye gittiğimiz zaman gördüğümüz tarih 1974’dür.

BM’nin BMBG’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin uygulamalarda KKTC’ni (Kıbrıs Türk tarafının) dışlayan tutumu karşısında sadece muğlâk açıklamalarla yetinilmeyip, BMBG’nün Ada’daki görevinin sonlandırılması, hiç olmazsa en azından KKTC topraklarındaki faaliyetinin engellenmesi yönünde Türkiye’nin ve KKTC’nin kararlı ve enerjik davranmasının zorunlu olduğunu düşünmekteyim.

 

[i] İngilizcesi “UN Peacekeeping Force in Cyprus” - UNFICYP

[viii] https://peacekeeping.un.org/sites/default/files/a4p-declaration-en.pdf

[ix] BM Güvenlik Konseyi’nin 21 Eylül 2018 tarihli S/RES/2436(2018) sayılı ve 13 Aralık 2018 tarihli S/RES/2447 (2018) sayılı Kararları.

[x] BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli ve S/PV.1102 sayılı Tutanağı.

[xi] Örneğin bknz. BMGS’nin 11 Haziran 1968 tarihli ve S/8622 sayılı dönemsel Raporu.

 https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N68/132/86/pdf/N6813286.pdf?OpenElement

[xii] BMGS’nin 31 Mayıs 1973 tarihli ve S/10940 sayılı Raporu, Para. 24.

[xiii] BMGS’nin 11 Mart 1965 tarihli ve  S/6228 sayılı Raporu.

[xiv] “We have secured a resolution in the first phase of our struggle in the international field. Turkey cannot in future threaten intervention in Cyprus invoking the Treaty of Guarantee”.

[xv] Örneğin Bknz. BM Güvenlik Konseyi’nin 15 Haziran 1983 tarihli ve S/RES/534(1983) tarihli Kararı.

[xvi] BM Güvenlik Konseyi’nin 16 Haziran 1978 tarihindeki 2080. Toplantısının Tutanağı, S/PV.2080

 

* Büyükelçi (E)

Fotoğraf: ensonhaber.com


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.