1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıyan bir kararı parlamentosunda alan Almanya’nın, neden böyle bir işe kalkıştığını sorgulamak gerekir. Her şeyden önce Almanya, daha önce benzer kararları alanlardan çok farklı bir özellikleri olan bir ülke. Türkiye’nin en fazla ticaret hacmine sahip olduğu ülkelerin başında Almanya geliyor. Türkiye’deki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında Almanya başı çekiyor. Ülkede 3 milyondan fazla Türkiye kökenli yaşıyor. Bunların yaklaşık 1,5 milyonu Almanya vatandaşlığını almış durumdalar. Türkiye’ye gelen turist sayısı açısından da birincilik Almanya’da. Türkiye ve Almanya NATO ittifakının iki üyesi. Savunma sanayiinden, eğitime, kültürden, enerji sektörüne kadar birçok alanda çok üst düzey bir iş birliği söz konusu.
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerinde kilit bir rol oynayan Almanya, aynı zamanda geri kabul ve vize muafiyeti rejimine ilişkin görüşmeleri AB adına Türkiye’yle yürüten ülke. 2016 başından bu yana hiçbir yabancı ülke lideri Almanya Başbakanı Angela Merkel kadar Türkiye’yi ziyaret etmedi.
Bütün bunlar göz önüne alındığında Almanya’nın kararının Türkiye’de, daha önceki kararların tümünden daha büyük bir hayal kırıklığına sebep olduğu açık.
Türk milletinin kendilerine olan güvenini sarsacağı ve iki ülke arasında soğukluk yaşanmasına yol açacağı belli olan böyle bir kararın alınmasının başlıca iki sebebi var.
Birincisi, Afrika’nın doğusundaki Namibya’da 20. Yüzyılın başında gerçekleştirdiği soykırımdan sonra İkinci Dünya Savaşı’nda da 6 milyon insanı yok eden Almanlar, bu vahşetlerini gölgeleyecek başka “soykırımları” öne çıkarma gayretini uzun süredir sergiliyorlar. Şayet Almanya Parlamentosu’ndaki kararın siyasi partilerin bir teşebbüsü olduğunu zanneder ve ona göre tavır alırsak yanılırız.
Almanya’da ne siyasi partilerin oy devşireceği bir Ermeni lobisi var ne de Almanya’nın Ermenistan’da devasa ekonomik çıkarları. “Soykırım” kararı, Almanya’daki siyasi partilerin değil, Alman devletinin stratejik bir hamlesidir. Son 20 yıldır Alman devleti –ki buna bazıları “Alman derin devleti” demeyi tercih ediyor- iktidarda kim olursa olsun, 1915’in “soykırım” olarak tanınması için çok yönlü bir stratejiyi başarıyla uyguluyor. Yaptıklarından bazılarını sayayım:
1 - Alman araştırmacıların 1915’i soykırım olarak gösterecek her türlü çalışmasına devlet desteği verildi. Çok sayıda proje bizzat devlet tarafından ya da devletin yönlendirmesiyle sivil toplum örgütlerince desteklendi.
2 - Türkiye kökenli bazı araştırmacılara, Ermeni tezlerini destekleyecek araştırmaları yapabilmeleri için proje desteği görüntüsü altında maaş bağlandı. “1915 soykırımdır” diyenin Türk olmasının daha büyük etki doğurabileceğini, hesaplayarak, Türkçe Ermeni soykırımı literatürü oluşturmaya önem verdiler.
3 - Akla hayale sığmayacak bazı iddiaları, sanki tarihî belgelere dayanıyormuş görüntüsü altında dünya çapında yaygınlaştırdılar. Bunlardan en meşhuru, Hitler’in 1939’da Polonya’nın işgaliyle ilgili konuşurken, generallerine “Bugün Ermenilerin yok edilişini hatırlayan var mı?” dediği iddiasıdır. İddia ilk kez İngiltere’nin The Times gazetesinde yer alan bir propaganda haberinde geçmiştir. Kaynağının, Hitler muhalifi bir Alman subayı olması bile bu cümleyi şüpheli hâle getirmektedir. Ama böyle bir sözü Hitler’in etmiş olduğunu farz etseniz bile, canice yöntemlerde Yahudileri, Polonyalıları, Çingeneleri, Komünistleri, engellileri ve muhaliflerini yok eden bir diktatörün “Türklerden esinlenmiş” olduğunu söyleyebilmek için akıl fukarası olmak gerekir. Bu iddiayı yaygınlaştıranların yapmak istediği de tam budur. Yani, “aslında Almanlar soykırımı Türklerden öğrendi” demek istiyorlar.
Kararın alınmasının ikinci sebebi ise, Türkiye’yi Avrupa’ya tamamen yabancılaştırmak. Almanya’daki tüm partiler yükselen aşırı sağ söylemin şu veya bu şekilde etkisine girmiş durumdalar. En solda olanlar bile Türkiye’nin Avrupa ile bağlarını kuvvetlendirecek, Türklerin özgürce Avrupa’da dolaşmalarına imkân verebilecek düzenlemelere sıcak bakmadıklarını gösteriyorlar. Bu kararın partiler arası ittifakla çıkması aslında Türkiye’ye, “sizi Avrupa’da istemiyoruz” demenin bir başka yolu. Almanya, Türkiye’nin güvenini sarsarak çok yanlış bir yola girmiş gözüküyor.
Son olarak, Türkiye kökenli milletvekillerinin bu karara kabul oyu vermeleri üzerinden hareketle Almanya’daki Türk toplumunun birlik ve beraberliğini bozmaya dönük çok tehlikeli bir oyun oynamak da belli ki, bazı Türkiye düşmanlarının aklına gelmiş. Almanya’daki Türkler’in bu oyuna gelmeyecek kadar bilinç sahibi olduklarını bilmek içimizi rahatlatıyor.
Mübarek ramazan ayını milletçe huzur içinde geçirmemizi dilerim.
Kaynak: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-cagri-erhan/591758.aspx
© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır
Henüz Yorum Yapılmamış.
-
HEDEF EL HAŞİMİ Mİ, KERKÜK MÜ?
Mehmet KANCI 12.09.2012 -
ABD VE JAPON AZINLIĞIN ENTERNE EDİLMESİ - 14.06.2021
Ömer ZEYTİNOĞLU 15.06.2021 -
‘HISTORY’ THROUGH THE LENS OF A PR MAN - 23.07.2023
Jeremy SALT 24.07.2023 -
GERMANY CONFRONTS THE FORGOTTEN STORY OF ITS OTHER GENOCIDE - WALL STREET JOURNAL - 28.07.2017
Gabriele STEINHAUSER 04.08.2017 -
STRATEGICALLY MUM: THE SILENCE OF ARMENIANS (PART THREE) - 08.2021
Iver TORIKIAN 23.11.2021