OSMANLI’NIN BOSNA-HERSEKTE’Kİ SON MİRASINI PELJESAC KÖPRÜSÜ’NÜN KUŞATMASINDAN KURTARMAK İÇİN SON FIRSAT
Blog No : 2021 / 12
26.02.2021
23 dk okuma

Senad SEVDİK

Misafir Araştırmacı, Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM)

 

Giriş

Tarihsel olarak, Ragusa/Dubrovnik Cumhuriyeti, iki deniz kıyı bölgesi olan, Neum-Klek yarımadasını ve Sutorina’yı Osmanlı İmparatorluğuna, Karlofça Antlaşması ile 1699 yılında terk etmiştir. Dubrovnik Cumhuriyeti’nin, Neum ve Sutorina’yı tampon bölge olarak Osmanlı’ya terk etmek istemesinin sebebi, Venedik Cumhuriyeti’nin kendisine karadan yöneltebileceği saldırıları önlemektir.[1] Bununla birlikte, günümüzde Bosna-Hersek (BH) topraklarının denize tek çıkış noktası olması nedeniyle Neum kenti, önemli olma konumunu sürdürmektedir. Son zamanlarda gündeme gelen Pelješac Köprü projesi, Bosna-Hersek’in hukuki hakkı olan, açık denizlere erişim hakkını tehdit etmektedir. Pelješac Köprüsüyle, Hırvatistan Cumhuriyeti’nin ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve Dubrovnik-Neretva bölgesinin Hırvatistan’ın anakarasıyla birleştirilmesi amaçlanmaktadır.[2] Hırvatistan ve Bosna-Hersek, 1998 tarihli Neum Antlaşmasını onaylamakta başarısız oldular. Hırvatistan’ın Avrupa Birliğine 2013’te üye olması, sınır sorunlarından kaynaklanan durumu daha da kötüleştirmiştir. Bu makale, Pelješac Köprüsü’nü, AB’nin Balkanlardaki istikrarsızlaştırma süreci, Bosna-Hersek’in üçlü Cumhurbaşkanlığı üyelerinin demeçleri, Neum’un yasal denize erişimi ve Türkiye’nin Pelješac Köprüsü’nü engellemeye yönelik muhtemel çözüm önerileri açılarından analiz etmektedir.

 

Avrupa Birliği’nin Balkanları İstikrarsızlaştırması

‘‘Balkanlaştırma’’, çokuluslu devletlerin etnik olarak homojen küçük bölgelere bölünmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu politika, Balkanlar’da 1990’lardan beri açıkça görülmektedir. Maalesef bu istikrarsızlaştırma, AB’nin Slovenya ve Hırvatistan’ı sırasıyla 2004 ve 2013 yıllarında tam üyeliğe kabul etmesinden itibaren, “Balkanları Avrupalılaştırma” politikasıyla devam etmiştir. Ancak, tüm diğer Balkan ülkeleri açısından, AB’ye üye olmak için öncelikle “Avrupalılaşmış” olmak gerekmektedir.[3] AB, Balkan ülkelerinden kendi komşularıyla sınır sorunlarını çözmelerini beklemesine rağmen, aynı zamanda bilinçli olarak Pelješac Köprüsü’nün yapımını destekleyerek, Bosna-Hersek ile Hırvatistan arasındaki “iyi komşu ilişkilerinin” kötüleşmesine sebep olmaktadır. Bunu da Hırvatistan’ı AB’ye alıp ve Bosna-Hersek’i kaderine terk ederek gerçekleştirmektedir. Böylece, Bosna-Hersek’in egemenliği, komşuları olan Hırvatistan, Sırbistan ve onların sırasıyla müttefikleri olan Almanya/AB ve Rusya tarafından tehdit edilmektedir. Buna ek olarak, AB, ne gariptir ki, Hırvatistan’ın AB’nin “tam Schengen kontrol rejimi”ne uyma koşulunu yerine getirebilmesi için[4], inşaatı bir Çinli şirkete verilen Pelješac Köprüsü’nün yapım masraflarının %85’ni de karşılamaktadır. AB, 2022’de tamamlanması beklenen Köprü için Hırvatistan’a 2017 yılında, hibe olarak 357 milyon Avro vermiştir.[5]

Köprü, denizden yüksekliği 35 metreden 55 metreye çıkartılmasına rağmen, hala Bosna-Hersek’in açık denizlere ulaşım hakkını engellemekte ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni (UNCLOS) ihlal etmektedir. Bu nedenle, bazı Bosna-Hersek Parlamentosu Milletvekilleri, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile AB’nin Bosna-Hersek Temsilcisi Valentin Inzko’ya mektup göndermiştir. Bu mektupta Hırvatistan’ın Bosna-Hersek’in egemenliğini, Bosna-Hersek’in başkanlığından onay almadan ihlal ettiği belirtilmektedir. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı yetkilisi, Avrupa Komisyonu’nun Hırvatistan’la olan ikili ilişkilerinde, Bosna-Hersek’e danışmadığını ifade etmiştir.[6] Böylece, komşu ülkelerin ikili anlaşmazlıklarının AB’ne katılımdan önce çözümlenmiş olması gerektiği halde, AB, alaycı bir şekilde komşular arasındaki ikili anlaşmazlığın tırmanmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, Emekli Türk Amiral Cem Gürdeniz’in, Pelješac’ın, AB’nin jeostratejik projesi olduğu ve AB’nin açık denizlere erişimi olan bir Bosna-Hersek ya da BH’in bölgedeki varlığını istemediği yönündeki değerlendirmesini hatırlatmakta da fayda vardır.[7]

 

Bosna-Hersek’in Üçlü Cumhurbaşkanlığı Üyelerinin Demeçleri

Bosna-Hersek’in iç politikası açısından, Pelješac sorununu çözmekteki en büyük engel, BH Cumhurbaşkanlığı’nın Sırp üyesi Milorad Dodik’in projeye verdiği destek ve Hırvatlarla olan müttefikliği nedeniyle, taraflar arasındaki uzlaşma eksikliğidir. Buna ilaveten, Dodik, gerekirse Bosnalı Sırpların çıkarlarını korumak amacıyla, “entite’nin hayati çıkarları kartını” kullanarak dava açılmasını engelleyeceğini belirtmiştir. Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenković de, Pelješac Köprüsü’nün, Hırvatistan’ın toprak bağlantısını sonsuza kadar garanti ve temin edeceğini vurgulamıştır. SDA Partisi Başkanı Bakir Izetbegović, Hırvatistan’ın toprak alanlarını birbirine bağlama hakkını kabul ettiklerini, ancak BH’in açık denize erişim hakkının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır.[8] BH Cumhurbaşkanlığı Hırvat Üyesi Željko Komšić’e göre, “tartışma, sadece Pelješac Köprüsü’nden ibaret olmayıp, Hırvatistan ile deniz sınırı da tartışmalıdır”.[9] Aynı zamanda açık denize erişim açısından, BH’in Cumhurbaşkanlığı Boşnak Üyesi Šefik Džaferović de aynı görüştedir. Komšić ve Džaferović, eğer Hırvatistan teklifi reddederse, Hamburg’taki Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’ne başvurulacağını belirtmiştir. Ancak Milorad Dodik’in, BH’in Sırp Cumhuriyeti (Republika Srspka) kesiminin Ulusal Meclisinde aldığı üçte ikiden fazla destek (%72) ve Pelješac Köprüsü’ne karşı dava açılmasının veto edilmiş olması nedeniyle, Bosna-Hersek’in, Hırvatistan’ı dava etmesi mümkün değildir. Böylece Hırvatistan’a dava açılması için, Dodik’in onayı gerekmektedir.[10] İlaveten, Avrupa Komisyonu eski Başkanı Jean-Claude Juncker, Slovenya, Hırvatistan ile sınır problemlerine rağmen Hırvatistan’ı dava etmemiş olduğu için, BH’in de Hırvatistan’a dava açmayacağı görüşündedir.[11] Böylece, BH’in açıkça bölgede bir müttefiki bulunmaması ve UNCLOS’a göre hukuki olarak haklı olması çerçevesinde, BH adına arabuluculuk yapmak için, Türkiye, en iyi seçenek olarak gözükmektedir.

 

Neum Kenti’nin Yasal Denize Erişimi

Badinter Komisyonu’nun, Yugoslavya’nın “feshedilme sürecine” girdiğine yönelik kararını takiben, ardıl devletler arasındaki ilk sınır antlaşması yapılmıştır. Hırvatistan Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek arasındaki devlet sınırına ilişkin olan bu antlaşma, Hırvatistan Başkanı Franjo Tuđman ile BH Cumhurbaşkanlığı Boşnak Üyesi Alija Izetbegović tarafından 30 Temmuz 1999’da Saraybosna’da imzalanmıştır. Bu sınırlar, 1991 yılında sona eren Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin sınırlarına göre belirlenmiştir. Neum-Klek Yarımadası’nın deniz sınırı ise, ortay hat ile sınırlandırılmıştır. (Aşağıdaki şekil 1’e bakınız). 1999 Sınır Antlaşması’nın 4’üncü Maddesi’nde belirtildiği üzere, “Denizdeki Devlet sınırı, Hırvatistan Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek toprakları arasındaki denizin orta hat çizgisi boyunca uzanır.” Bu da 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesine göre uygundur.[12] Klek yarımadası yakınlarındaki Mali Školj ve Veliki Školj adacıklarının da Klek yarımadasına çok yakın olmaları nedeniyle Bosna-Hersek’e verildiğinin dikkate alınması önem taşımaktadır. Hırvatistan’ın antlaşmayı tanıyor gözükmesine ve her iki tarafça iyi niyetle uygulanmasına rağmen, bu antlaşma, Hırvatların, iki küçük adanın Bosna-Hersek’e verilmesine itirazı nedeniyle onaylanmamıştır.

 

Şekil 1

Kaynak: Thomas Bickl, “Bridge over Troubled Waters: The Pelješac Project, China, and the Implications for Good-Neighbourly Relations and the EU,” Politička Misao: Časopis Za Politologiju 56, no. 3–4 (2019): 50–78, https://doi.org/10.20901/pm.56.3-4.03 

 

Ancak, BH, her zaman Hırvat limanı olan Ploče’yi kendi ticari faaliyetleri için kullanmıştır. BM Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS), 7’nci Maddesine göre, “Düz esas hatların oluşturduğu çizginin sahilin genel yönünden hissedilir bir biçimde sapmaması ve bu hatların berisinde kalan deniz uzantılarının iç sular rejimine tabi tutulabilmesi için, bunların kara sahasına yeter derecede bağlı olmaları gerekir.”[13] Ancak Hırvatistan, 7’nci Maddeyi maksimum avantaj için kendi çıkarına istismar etmekte ve bu nedenle şimdi Pelješac köprüsünün yapılması sorunlara neden olmaktadır. Aynı zamanda BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre, Hırvatistan’ın Dalmaçya adalarının dış uçlarından geçen düz ana hatlarının hukukiliği de tartışmalıdır. Hırvatistan’ın bu düz ana hatları Bosna-Hersek’in düz ana hatları ile kesiştiğinden, Hırvatistan’ın düz ana hat çizgileri, BMDHS’nin 7’nci Maddenin 6’ncı Fıkrasını ihlal etmektedir. Bu sebeple, 2007-2010 yılları arasında Bosna-Hersek birçok kez Hırvatistan’ı uyararak, özellikle Hırvatistan’ın Cape Vodnjak adası ile Cape Proizd adası arasındaki düz ana hatlarını tanımadığını bildirmiştir (Aşağıdaki şekil 2’ye bakınız). BMDHS’nin 8’inci Maddesi 2’nci Fıkrası da Bosna-Hersek’e, açık denizden Neum’a ve tam tersi olacak şekilde, serbest zararsız geçişe de izin vermektedir.[14] Bu sebeple, Pelješac Köprüsü, Bosna-Hersek’in egemenliğini üç yönden ihlal etmektedir; birincisi, taraflar arasında açıkça onaylanmış antlaşma olmadığına göre, Hırvatistan köprü yapımını durdurmak zorundadır. İkincisi, BMDHS’in Bosna-Hersek’e verdiği hakla, taraflar arasında ikili görüşmeler yapılması gerekmektedir. Son olarak, BMDHS’nin 284’üncü Maddesi de Hırvatistan’dan 30 gün içinde yanıt gelmezse, Bosna-Hersek’e Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’nde (ITLOS) hukuki süreci başlatma hakkı tanımaktadır. (BH Cumhurbaşkanlığı’nın Kararı, 16 Temmuz 2019).

 

Şekil 2

Kaynak: Thomas Bickl, “Bridge over Troubled Waters: The Pelješac Project, China, and the Implications for Good-Neighbourly Relations and the EU,” Politička Misao: Časopis Za Politologiju 56, no. 3–4 (2019): 50–78, https://doi.org/10.20901/pm.56.3-4.03 

 

Bu nedenle, Bosna-Hersek, ancak ve ancak, BH Cumhurbaşkanlığı’nın Sırp Üyesi Milorad Dodik’in dava açma kararını onaylaması halinde, Hırvatistan aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) ve Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’ne (ITLOS) başvurabilir. BH Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) tarafının, 1999 antlaşmasına karşı Hrvatska Kostajnica (Hırvatistan) ile Bosanska Kostajnica (BH) arasındaki Una nehri üzerinde bir adayla ilgili itirazları olduğu da belirtilmelidir. İlaveten, Dubrovnik bölgesi de Klek yarımadası ile iki adasının Bosna-Hersek’e terkedilmesi nedeniyle anlaşmaya itiraz etmiştir. Ancak BH’in, bunu kabul etmesi mümkün değildir, zira BH için bunu kabullenmek, deniz devleti olma statüsünü ve ayrıca BMDHS’nin garanti ettiği hakları kaybetmek anlamına gelmektedir. Bu iki itiraz, 14 yıldır iyi niyetle uygulanmasına rağmen, Hırvatistan ile BH arasındaki 1999 antlaşmasının onaylanmasını engellemiştir. Bu, Bosna-Hersek’in karasularının, her zaman Hırvatistan’ın iç sularıyla çevrelenmesi sonucunu vermektedir. Dolayısıyla, böylesi bir karşılıklı bağımlılık, kesinlikle AB’nin istikrarsızlaştırma girişimleri olmaksızın iki tarafı, barışçıl şekilde, sınır aşan işbirliğine teşvik etmektedir.[15]

 

Türkiye’nin Pelješac Köprüsü için Muhtemel Çözüm Önerileri

Türkiye’nin, liberal ve Batı yönelimleri nedeniyle Balkanlar’a yönelik dış politikası güvenlik ve istikrar üzerine odaklanırken, Balkanlar’ın güvenliği Türkiye’nin Avrupa hedefleriyle örtüşmektedir.[16] Philip Robbins ve Birgül Demirtaş’a göre Türkiye, Balkan bölgesi siyasetinde, “sert güç” veya stratejik askeri çıkarlardan ziyade, kimlik, dilsel, kültürel, ekonomik ve göç unsurlarını içeren “yumuşak güç” kullanmıştır.[17] Bosna savaşı sırasında Türkiye, AB-Türkiye ilişkilerini kötüleştirmemesi için, bu savaşın “dinler arası savaş” olarak algılanmaması konusunda son derece ihtiyatlı davranmıştır. Savaşı Birleşmiş Milletler kanalıyla sona erdirmek için “İslam İşbirliği Teşkilatı”nı kullanmakta oldukça aktif olmasından dolayı, Türkiye’nin yumuşak gücü Bosna savaşı sırasında belirgindir. Dolayısıyla, Türkiye’nin “yumuşak gücü” ve Batılı kimliği” savaş sırasında Bosna’da istikrar girişimlerinin uygulanmasına imkan sağlamış ve bu da Avrupalıların gözünde itibarlarını artırmıştır. Türkiye’nin yumuşak güç politikasının bir başka örneği de 1992’de İstanbul’da düzenlenen Balkan konferansında, Balkan ülkeleri arasındaki arabuluculuk rolü olmuştur. Boşnaklara yönelik silah ambargosunun kaldırılması için Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerine gönderdiği mektup da bu konuda bir başka “istikrar” unsuruydu.[18] Ayrıca, zamanın Türkiye Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in de Hırvatlar ve Boşnaklar arasında arabuluculuk girişimleri için Saraybosna’yı iki kez ziyaret etmesi, Türkiye’nin yumuşak güç politikası izlediğini ve Balkanlar’da istikrara öncelik verdiğini göstermiştir. Türkiye de bu yumuşak gücünü TİKA yardımları, öğrenci değişim diplomasisi ve Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in (1997-2002) proaktif girişimleriyle sürdürmüştür. Sayın Cem, Türkiye’nin güçlü kültürel ve tarihi köklerinin Balkanlar’da yumuşak güç olarak kullanılabileceğine inanıyordu. Bu nedenle Türkiye, Sayın Turgut Özal’ın Başbakanlık ve Sayın İsmail Cem’in Bakanlık görevleri sırasında, Soğuk Savaş döneminin pasif ve ittifaka endeksli politikası yerine, Osmanlı’nın kültürel ve tarihi yönlerine dayanan proaktif bir dış politika izlemiştir. İlaveten, Ahmet Davutoğlu, Bakanlık hizmeti sırasında (2009-2015), İstanbul toplantıları aracılığıyla BH’deki Sırp, Hırvat ve Boşnak üyeler arasında arabuluculuk yapmayı başardığı için, “sıfır sorun politikası” olarak da bilinen proaktif bir dış politika izlemiştir.[19]

Pelješac projesinde ortak bir zeminde buluşmak için, bugünlerde Türkiye’nin, BH’deki sağlam yumuşak güç geçmişini, bir kez daha göstermesi gerekmektedir. Türkiye, Rusya ve Almanya kanallarını kullanarak bile ihtilaf içindeki taraflar arasında arabuluculuk yapabilir. Bu iki ülke, Sırbistan’ı (BH’deki SC tarafını da) ve Hırvatistan’ı oldukça etkilediği için, Türkiye, AB’nin istikrarsızlaştırmasına karşı, BH lehine güç dengesi oluşturabilir. Joseph Nye’ya göre, ekonomik kapasite yumuşak güçle olumlu bir şekilde ilişkilidir. Ancak, Türkiye’nin BH’deki ekonomik yatırımlarını artırması gerekmektedir. Pelješac projesi, Türkiye’nin Neum kentinde modern bir liman inşa etmesi için bir fırsat olarak kabul edilebilir. Batı Balkanlar ile ilgili olarak, Türkiye’nin Sırbistan’daki ekonomik yatırımları Bosna Hersek’dekinden önemli ölçüde fazla iken, Bosna-Türkiye ticaretindeki büyüme 2008’den sonra önemli ölçüde azalmıştır. Bu durum, Bosna ekonomisindeki uzun vadeli yokluğu nedeniyle, Türkiye’ye yönelik bazı eleştirilere de yol açmıştır. Özellikle 1994-2016 döneminde Türkiye, BH’deki en büyük on yatırımcı arasında bile yer almamıştır. Bu nedenle Boşnaklar, Türk yatırımcılardan ülkelerine en az Sırbistan’dakiler kadar yatırım yapmalarını talep etmiştir.[20] Türk Ticaret Bakanlığı’na göre, Mayıs 1994’ten Aralık 2018’e kadar, BH’deki Türk Doğrudan Yabancı Yatırımı 210,8 milyon Avro ile on birinci sırada yer almıştır [21](Aşağıdaki şekil 3’e bakınız). Şekil 4, BH ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri ithalat ve ihracat değerleriyle gösterdiği için de çok önemlidir.[22]

 

Şekil 3

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı

 

Şekil 4

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı

 

Şekil 4 açıkça gösteriyor ki, BH her zaman ticaret açığı veya negatif ticaret dengesi verirken, Türkiye 2000-2019 yılları arasında ticaret fazlası veya pozitif ticaret dengesi elde etmiştir. Ticaret dengesi, BH’in bu konuda önemli bir ticaret açığı verdiğini de kanıtlamaktadır. Bu nedenle Türkiye, BH’de daha iyi bir yumuşak güç politikasını geliştirmek için ekonomik yatırımlarını artırmalıdır.

Daha da ötesinde, Türkiye’nin birinci önceliği, BH Cumhurbaşkanlığı’nın Sırp üyesi Milorad Dodik’i, Pelješac projesine karşı çıkmamaya ikna etmek olmalıdır. Cem Gürdeniz’in savunduğu gibi, Türkiye, Hırvatistan ile İtalya arasındaki Münhasır Ekonomik Bölge toplantıları sırasında BH’i desteklemelidir.[23] Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara’daki görüşmesinde BH Büyükelçisi Adis Alagic’e de tam destek vermiştir.[24] Bir diğer önemli bilim adamı, Cihat Yaycı’ya göre, hala 300 günlük bir süre var ve bu dönemde Pelješac Köprüsü’nün durdurulması gerekiyor. Türkiye, Pelješac Köprüsü için Barış Uygulama Konseyi (PIC) toplantısında, Boşnaklara yardım etmelidir. Hırvatistan, BH Cumhurbaşkanlığı’ndan izin bile istemediği için bu proje BMDHS’ne göre de yasal değildir.[25] Ayrıca Türkiye, Yüksek Temsilci Ofisi’ni (OHR) aday gösteren ve finanse eden uluslararası toplumun ana temsilcisi olan Barış Uygulama Konseyi’nin (PIC) Yürütme Kurulu (Steering Board) üyesidir. Bu nedenle, Türkiye’nin Barış Uygulama Konseyi’ndeki yumuşak gücünün devam ettirilmesi, İslam Konferansı Teşkilatı’nın (İİT) temsili olmalıdır. Dolayısıyla, Türkiye’nin Bosnalı Müslümanların PIC’deki çıkarlarının tek temsilcisi olarak görülmekten kaçınması, ülkenin birliğini, egemenliğini, çok dinli ve çok kültürlü yapısını korumak yoluyla devam ettirilmelidir. Türkiye ayrıca BH’in Avrupa ve Avrupa-Atlantik yapılarına entegrasyonunu da desteklemektedir.[26] Son olarak, 1992-1995 yıllarında Türk Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, sert güç örneği olarak, Bosna savaşı sırasında Boşnaklara deniz yoluyla silah desteği verildiğini, ancak bu silahların %90’nın Hırvatlar tarafından alındığını da belirtmektedir.[27]

 

Sonuç

Bosna-Hersek hukuki açıdan BMDHS’ne göre haklı olduğu için, Pelješac köprüsü yapılmamalıdır. AB, bu Balkanlaşma sürecini durdurmalı ve diğer ülkelerin egemenlik haklarını göz ardı etmemelidir. Dolayısıyla Türkiye, ihtilaflı taraflar arasında arabuluculuk yaparak bu güç dengesini BH lehine çevirerek tekrar istikrar yaratabilir. Türkiye ayrıca Pelješac projesini, Neum’da modern bir liman inşa etmek için bir fırsat olarak değerlendirmelidir. Bu da BH’in yasal deniz haklarını reddetmediğini gösterecektir. Türkiye’nin de BH’deki ekonomik yatırımlarla ilgili beklentilere göre, yumuşak gücünü artırması gerekmektedir. Dahası, BH iç siyasetinde Pelješac Köprüsü’ne karşı ortak fikir birliği eksikliği, Türkiye’nin arabuluculuğuyla Rusya veya Sırbistan kanallarıyla çözülebilir. Dolayısıyla, Türkiye için bu sorunu çözmekten başka bir şey kalmamıştır. Sonuç olarak hem BH hem de Hırvatistan, Pelješac Köprüsü’nü, AB’nin istikrarsızlaştırma sürecine karşı, pozitif sınır ötesi işbirliğini artırmak için bir fırsat olarak değerlendirmelidir.

 

[1] Thomas Bickl, “Bridge over Troubled Waters: The Pelješac Project, China, and the Implications for Good-Neighbourly Relations and the EU,” Politička Misao: Časopis Za Politologiju 56, no. 3–4 (2019): 50–78, https://doi.org/10.20901/pm.56.3-4.03

[2]  “Infrastructure,” Županija Dubrovačko Neretvanska, 2021, http://www.edubrovnik.org/en/infrastructure

[3] Katerina Kolozova, “How the EU Balkanised the Balkans,” Al Jazeera, 2019, https://www.aljazeera.com/opinions/2019/11/2/how-the-eu-balkanised-the-balkans

[4] “Press Corner,” European Commission, 2019, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/IP_19_6140

[5] Wikipedia Contributors, “Pelješac Bridge,” Wikipedia, accessed January 21, 2021, https://en.wikipedia.org/wiki/Pelje%C5%A1ac_Bridge

[6] Bickl, “Bridge over Troubled Waters…”

[7] Cem Gürdeniz, “Bosna Hersek ve Akdeniz’e Çıkış,” VeryansınTV, January 17, 2021, https://www.veryansintv.com/bosna-hersek-ve-akdenize-cikis

[8]  Vedran Pavlic, “Bosnian Leader: ‘Croatia Cannot Build Pelješac Bridge,’” Total-Croatia News, 2017, https://www.total-croatia-news.com/politics/21198-bosnian-leader-croatia-cannot-build-peljesac-bridge

[9] “Komšić: Nije Sporan Pelješki Most Nego Morska Granica S Hrvatskom,” TPortal.hr, 2019, https://www.tportal.hr/vijesti/clanak/komsic-nije-sporan-peljeski-most-nego-morska-granica-s-hrvatskom-foto-20190717

[10] “Pelješki Most Sarajevo Više Ne Može Ni Pokušati Zaustaviti,” Vecernji.hr, 2019, https://www.vecernji.hr/vijesti/peljeski-most-sarajevo-vise-ne-moze-ni-pokusati-zaustaviti-1333351

[11] “EU: Pelješki Most Se Gradi Bez Obzira Na Komšićevu Prijetnju,” Balkans.AlJazeera.net, 2018, https://balkans.aljazeera.net/news/balkan/2018/10/10/eu-peljeski-most-se-gradi-bez-obzira-na-komsicevu-prijetnju

[12] Bickl, “Bridge over Troubled Waters…”

[13] “IBRU: Centre for Borders Research: Publication - Durham University,” Durham University, 2020, https://www.dur.ac.uk/ibru/publications/view/?id=231

[14] Bickl, “Bridge over Troubled Waters…”

[15] Bickl, “Bridge over Troubled Waters…”

[16] Gülçin Keskin, “Türkiye’nin Bosna Hersek Savaşı’ndaki Politikası,” ResearchGate, 2016.

[17] Birgül Demirtaş, “Ankara ve Berlin’in Bosna Savaşı’na Yönelik Politikaları: Karşılaştırmalı Bir İnceleme,” Uluslararası İlişkiler/International Relations 4, no. 13 (2007).

[18] Demirtaş, “Ankara ve Berlin’in Bosna Savaşı’na Yönelik Politikaları”.

[19] Jahja Muhasilović, “Turkey’s Soft Power and Public Diplomacy in Bosnia-Herzegovina and Sandžak (2002-2017)”, Union of Turkish World Municipalities, 2020, http://www.tdbb.org.tr/tdbb/wp-content/uploads/2020/12/Jahja-Muhasilovic-30122020-2.pdf

[20] Muhasilović, “Turkey’s Soft Power and Public Diplomacy…”

[21] Republic of Turkey Sarajevo Embassy Commercial Counsellor, “Report of Bosnia and Herzegovina,” Ministry of Trade of the Republic of Turkey, 2020, https://ticaret.gov.tr/data/5b8a43355c7495406a2276af/Bosna%20Hersek%20%C3%9Clke%20Raporu%202020.pdf

[22] Republic of Turkey Sarajevo Embassy Commercial Counsellor, “Report of Bosnia and Herzegovina.”

[23]  Gürdeniz, “Bosna Hersek ve Akdeniz’e Çıkış.”

[24] EDSBILISIM, “Cem Gürdeniz Yazdı, Türkiye-Bosna Birleşti,” VeryansınTV, January 20, 2021, https://www.veryansintv.com/gurdeniz-yazdi-turkiye-bosna-birlesti

[25] İyi Hisset Gündem, “Cihat Yaycı: Bosna Hersek’i Koruyalım!”, YouTube, January 23, 2021, https://www.youtube.com/watch?v=Anbi5ba13gQ

[26] Organization of Islamic Cooperation, “Report of the OIC Contact Group on Bosnia and Herzegovina,” Report of the OIC Contact Group on Bosnia and Herzegovina, September 25, 2010, https://www.oic-oci.org/topic/?t_id=4297&ref=1841&lan=en

[27] Demirtaş, “Ankara ve Berlin’in Bosna Savaşı’na Yönelik Politikaları”.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.