BİR CEZALANDIRMA YÖNTEMİ OLARAK SOYKIRIM SUÇLAMASI - II
Analiz No : 2019 / 19
05.11.2019
15 dk okuma

29 Ekim 2019’da ABD Temsilciler Meclisi Türkiye’ye karşı son derece düşmanca bir yaklaşıma sahip iki karar kabul etmiştir. Kararlardan bir tanesi Ermeniler tarafından sıklıkla ortaya konulan soykırım iddialarıyla ilgiliyken,[1] diğeri Türkiye’nin kuzey Suriye’de terörist grupları (PKK’nin Suriye kolu ve DAEŞ) geri püskürtmek ve güvenli bölge oluşturmak için başlattığı Barış Pınarı Harekatı’na karşı yaptırım uygulanması çağrısı yapmaktadır. Bu yazıda soykırım kararına odaklanılacaktır.

Karar aslında Temsilciler Meclisi’nin dikkatine, ABD’deki Türk düşmanı Ermeni diasporasının çıkarlarına hizmet etmekle tanınan Adam Schiff (Kaliforniya eyaletinin Demokrat Parti temsilcisi) tarafından 8 Nisan 2019’da getirilmişti. Ertesi gün tamamen aynı içeriği sahip bir karar ABD Senatosu’na sunulmuştu. Bahsi geçen Meclis ve Senato kararları, Türkleri “soykırımcı manyaklar” olarak tasvir etmeyi amaçlayan bütün klişe soykırım suçlamalarını içermektedir. Bu bakımdan, yıllar içerisinde aynı konuda Türkiye’ye aleyhinde alınan diğer parlamento kararları bağlamında hiçbir yenilik içermemektedirler. Bu suçlamaların dayanaksız ve propagandacı yapısına AVİM’in önceki yazılarında birçok kez değinilmiştir.[2] Temsilciler Meclisi kararı 29 Ekim’de ezici bir çoğunlukla kabul edilmiştir, ancak Senato kararının oylamaya sunulup sunulmayacağı bilinmemektedir.

Bu klişe kararın içeriğinden ziyade ortaya çıktığı bağlam ve kabul edilme şekli daha çok önem arz etmektedir.

1) Söz konusu karar, Türk-Amerikan ilişkilerinin bariz bir şekilde gerildiği bir dönemde kabul edilmiştir. Amerikan siyasetçilerinin ve basın kuruluşlarının endişe verici bir boyuttaki bir kısmı; Türkiye’nin Suriye’deki meşru güvenlik kaygılarını neredeyse tamamen hiçe saymış ve ülkedeki ABD destekli militan Kürt grupların gerçek doğasıyla ilgili tuhaf bir cehalet sergilemiştir (oysa bu grupların PKK’nin Suriye’deki kolu olduğu tespit edilmiştir).[3] Türkiye 9 Ekim’de Barış Pınarı Harekâtını başlattığında, Amerikalı siyasetçiler ve Amerikan basını Türkiye’ye karşı histerik tepkiler göstermeye başlamıştır. Hatta önemli bir Amerikan basın kuruluşunun, Türkiye’yi sanki ayrım gözetmeden şiddet uyguluyormuş gibi yansıtabilmek için harekâtla ilgisiz bir video kesiti kullandığı ifşa edilmiştir.[4] Görünüşe bakılacak olursa, Türkiye kendi ulusal çıkarlarını savunmak adına hareket ederken istemsiz bir şekilde Amerikan siyasetinin bir kesiminin Suriye konusundaki bencil planlarını bozmuştur. Dahası, bu kesimin Suriye’deki durum kontrolden çıkarken Türkiye’nin “kaderine” mahkûm olmayı kabul etmesini bekledikleri anlaşılmaktadır. Türkiye operasyonu başlattığında, Amerikalı siyasetçiler ve Amerikan medya kuruluşları Türkiye sanki “yaramazlık” yapmış gibi “cezalandırılması” gerektiğine dair çağrılar yapmaya başlamıştır. Temsilciler Meclisi soykırım kararı, yaptırım çağrısı yapan karar ile ele alınmış ve bu şartlarda kabul edilmiştir. Ancak bu tür bir kararın kabul edilmesi veya kabul edilmesi teklifi yeni bir olgu değildir. Önceki yazılarımızdan bir tanesinde şu gözlemi yapmıştık:

“Soykırım kararlarının bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılması Hollanda’yla sınırlı değildir. Bu yöntem daha pek çok vesileyle başka ülkede de kullanılmıştır. Çeşitli ülkelerde tasarıların sunulmasına veya kararların çıkarılmasına giden süreçler alışılmış, basit bir şablonu paylaşmaktadır: X Ülkesi, Türkiye’yle siyasi gerilimler yaşamaya başlar. Bunun üzerine X Ülkesinin milletvekilleri gizemli bir şekilde karmaşık ve tartışmalı 1915 olaylarıyla ilgili kapsamlı bilgi sahibi olurlar ve bahsi geçen olaylarla ilgili bir karar alma yönünde ahlaki bir zorunluk hissetmeye başlarlar. Bu şablonun örnek olarak Almanya, Rusya, İsrail ve Mısır’da kullanıldığı gözlemlenmiştir.”[5]

Bu bakımdan ABD Temsilciler Meclisi mensupları, soykırım kararları geçirmiş veya geçirme tehdidinde bulunmuş diğer parlamento mensuplarının ciddiyetsiz ve acemi davranışlarını taklit etmekten başka bir şey yapmamışlardır. Bu davranışın ciddiyetsizliği şundan kaynaklanmaktadır: bahsi geçen parlamento mensupları, o sırada tepki duydukları bir ülkeye sırf rahatsız etmek adına ciddi ve karmaşık bir tarihi meseleyi (bu bağlamda 1915 olayları) çarpıtmaya razıdırlar. Bu davranışın acemiliği ise şundan kaynaklanmaktadır: soykırım kararlarının zamanlamasına dikkat edildiği zaman, bu “[kararların] tarihi adalet veya Ermenilerin acılarının tanınmasıyla hiçbir ilgileri olmadığı, bunun yerine tamamıyla siyasi kazanımlar elde etmek ve Türkiye'ye karşı sözel tacizde bulunmakla ilgili oldukları”[6] aşikardır. Bu gerçekler ışığında Ermenilerin düşüncelerine ve hislerine yönelik herhangi bir samimi yaklaşımın olmadığı ortadadır. ABD’nin Tennessee eyaletinden Demokrat Parti temsilcisi Steve Cohen sözleri, bu ciddiyetsiz ve acemice davranışı mükemmel bir şekilde özetlemektedir: “Ben hep Ermeni kararına karşı çıktım, ancak bu hafta onun lehine oy kullandım. Ona lehine oy kullandım çünkü Türkiye ABD’ye hiç saygı göstermiyor gibi gözüküyor.”[7]

2) Bu husus, yukarıda birinci hususta değinilen bir konuya bağlanmaktadır: Temsilciler Meclisi kararının esasen Ermenilerle bir ilgisi yoktur. Evet, bu kararın temeli Ermeni gruplarının ve onların çıkarlarına hizmet eden ABD Kongresi mensuplarının yıllardır sürdürmüş olduğu yoğun lobicilikle oluşturulmuştur. Bu kararın alınması, bu tür grupların kısmen de olsa bir başarısı olarak değerlendirilebilir. Ancak bu kararın alınmasını arkasındaki esas itici güç Ermeniler değil, Türkiye’nin Suriye’de ABD’nin kurallarına göre oynamamasından ABD siyasetçilerinin duyduğu öfkedir. Dolayısıyla Ermeniler olmasaydı, bu siyasetçiler Türkiye’yi taciz edebilmek için bir başka tartışmalı konuyu kullanırlardı. Diaspora Ermenileri kendilerini çoğunlukla tek konuya odaklanmış bir çıkar grubuna dönüştürdükleri için (iddialı edilen soykırımın kabul edilmesi), Türkiye’yle ikili ilişkilerde sorun yaşayan ülkeler tarafından sürekli olarak sömürülür hale gelmişlerdir. Diaspora Ermenileri bunun farkında olmasa da (ya da farkında olup umurlarında olmasa da), bu takıntıları sebebiyle geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan zengin tarihleri ve kültürlerine gölge düşürmektedirler. Bunun bir sonucu olarak diaspora Ermenileri, değerlerinin sadece Türkiye’nin taciz edilmesinde faydalı olup olmamaları üzerinden biçilmelerine sebep olmaktadırlar.

3) Tıpkı diğer parlamento soykırım kararları gibi ABD Temsilciler Meclisinin kararının da bağlayıcı bir özelliği bulunmamaktadır ve karmaşık 1915 Olayları hakkında bilgi sahibi olmayan siyasetçilerin görüş beyanından ibarettir. Ancak karar lehine oy kullananların sayısı ve kararın alındığı gün önem arz etmektedir. Karar; 405 evet oyuna karşı 11 hayır oyu ve 3 çekimser oyla alınmıştır (Temsilciler Meclisi toplam mensup sayısı 435’tir). Bu karar (yaptırım çağrısı yapan diğer kararla beraber) 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda alınmıştır. Türkiye ve ABD yaklaşık 70 yıldır NATO müttefikleri olduğu için, ABD Temsilciler Meclisi mensuplarının 29 Ekim’in Türkiye için önemini bilmiyor olmaları düşük bir olasılıktır. Bu iki husus, Amerikan siyasetçilerinin Türkiye’ye yönelik öfkelerinin ve saygısızlıklarının şu anda ne boyutlara ulaştığını ortaya koymaktadır. Bu soykırımın kararının; gelecekte ABD Kongresi’nden geçebilecek, Ermenilerin soykırım iddialarının reddedilmesini federal düzeyde cezalandıran kindar ve ayrımcı bir yasanın çıkarılması için zemin olarak kullanabileceğinin belirtilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda Türk kökenli Amerikalılar, itibarlarını ve haklarını korumak adına yasal süreç başlatmaya hazır olmalıdırlar. Bu sürecin ABD’nin en yüksek yargı organı olan Yüksek Mahkeme’ye kadar uzanabileceğinin akılda bulundurulması gerekmektedir.

Hem Türk hükümeti hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi haklı olarak ABD Temsilciler Meclisi’nin bu ciddiyetsiz ve acemice davranışına sert tepki göstermiştir. Bir yandan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Türkiye’nin tepkisinin iletilmesi için Dışişleri Bakanlığı’na çağrılırken, bir yandan da Bakanlık şu açıklamayı yayınlamıştır:

“ABD Temsilciler Meclisi’nce bugün kabul edilen “Ermeni Soykırımı konusunda ABD’nin Tutumunu Teyit” başlıklı, Temsilciler Meclisi’nin hissiyatını yansıtan H.Res.296 sayılı kararı reddediyoruz.

İç politika saikleriyle alınmış olan bu kararın tarihi ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

Barış Pınarı Harekatımızı engelleyemeyerek hüsrana uğrayanlar ülkemizden bu yolla intikam alacaklarını sanıyorlarsa yanılmaktadırlar.

Zira bu kararın Türk Hükümeti ve Halkı nezdinde hiçbir geçerliliği ve hükmü bulunmamaktadır.

Esasen bu kararın yasal bağlayıcılığı da yoktur. ABD’deki Ermeni lobisi ve Türkiye aleyhtarı çevreleri memnun etmeye yönelik siyasi bir adım olmanın ötesinde bir anlam da taşımamaktadır.

Tarihin meclislerin siyasi hissiyatına göre şekillendirilmeye çalışılmasından daha vahim bir yanılgı olamaz.

[…]

Uluslararası ve bölgesel güvenlik bakımından fevkalade hassas bir dönemde alınan, Türkiye ve ABD ilişkilerini zora sokmaya yönelik bu kararın ABD’nin ulusal çıkarlarına verdiği ve vereceği zararların takdiri Amerikalı siyasetçi ve yöneticiler ile ABD halkınındır. Öte yandan, ABD Yönetimi’nin 1915 olayları konusundaki tutumunda bir değişiklik olmaması da not edilmiştir.

Şüphesiz bu karar ABD Temsilciler Meclisi’nin saygınlığına gölge düşürdüğü gibi, Türkiye kamuoyundaki ABD algısına da olumsuz yansıyacaktır.

[…]”[8]

TBMM ise ABD Temsilciler Meclisi’nin kararını kınayan şu kararı almıştır:

“ABD Temsilciler Meclisinin, bir kısım çevrelerin sözde Ermeni soykırım iddiaları bağlamında gündeme getirdiği tezleri sahiplenmesini, akıl ve vicdan sahibi üyelerin itirazına rağmen bir karara dönüştürmesini Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak esefle kınıyor ve reddediyoruz. Daha önceki yıllarda da benzeri girişimler olmuş, Temsilciler Meclisindeki oylamalara bu şekilde düşmanca yansımamıştı. Geçen süre içinde değişen, tarihin belgeleri değil, bugünün küçük çıkar hesaplarında boğulmuş utanç verici bir siyasi zihniyettir.

Alınan karar açıkça, tarihi gerçeklerin karartılması girişimidir. Türkiye her zaman bu tür iddialar karşısında arşivlerin açılmasını savunmuş, görevin tarihçilerde olduğunu belirtmiş, siyaseti soysuzlaştıran girişimlerin anlamsızlığını, kin ve nefret doğurucu potansiyelini vurgulamıştır.

Ne yazık ki Temsilciler Meclisi bu kararı ile aynı zamanda, “kölelik karşıtı, insan hakları bildirgeleri” çizgisinde değil, aksine köleci, sömürgeci, çıkarcı, emperyal siyaset istikametindeki mirasa bir katkıda daha bulunmuştur. Türkiye’yi, her bir satırı ahlak, akıl ve tarihi bilgiler ışığında suç olan satırlarla yargılamaya cüret eden bu tavrın kaynağı hiç şüphesiz sadece kirli vicdan yüküdür. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihi olaylarla ve iddialarla alakalı kararlar almanın parlamentoların işi olmadığına ilkesel olarak inanmaktadır.

[…]

ABD ile Türkiye arasındaki uzun yıllara dayalı stratejik müttefikliğin, dostluğun, teröre karşı iş birliğinin kimi siyasetçiler eliyle sistematik bir şekilde tahrip ve yok edilme girişimlerine karşı Türkiye olarak artık bıçağın kemiğe dayandığını kuvvetle ifade ediyor[uz] […]”[9]

Şu anda Türkiye’nin, (önde geleni ABD olan) Batılı müttefiklerinin ve ortaklarının Türkiye’nin kaygılarına ve hedeflerine yeteri kadar dikkate almadığı uluslararası bir konjonktürle karşı karşıya olduğu ortadadır. Daha önemlisi, bu ülkelerin bazıları; Türkiye’yi cezalandırmak ve onu ulusal çıkarlarını savunmaktan caydırmak için küçümseyici yöntemlere başvurmaktadır. Müttefiklerinin ve ortaklarının böylesine bir tutumuyla karşı karşıya olduğu için, Türkiye’nin gelecekte ABD Temsilciler Meclisi’nin kararının alınmasına yol açan zihniyetle alınan yeni parlamento kararlarıyla karşılaşması mümkündür. Yukarıda açıklananlar dikkate alındığında, hiç kimse bu tür kararların Ermenilerle veya adalet arayışıyla ilgili olduğunu düşünerek kendisini kandırmamalıdır.  

Son olarak, evrim geçiren bir dünyanın ve müttefikleriyle olan mevcut konumunun ışığında, Türkiye; bir yandan Batı ile olan kurumsal ilişkilerinin getirdiği güce ve prestije değer verirken (örnek olarak NATO ve Avrupa Konseyi üyeliği ve AB adaylığı) bir yandan da ülkeye yeni ufuklar açacak Yapıcı Avrasyacılık[10] anlayışıyla ilerlemesi gerekmektedir. 

 

*Fotoğraf: ABD Temsilciler Meclisi

 


[1] “H.Res.296 - Affirming the United States record on the Armenian Genocide.,” Congress of the United States of America, accessed November 4, 2019, https://www.congress.gov/bill/116th-congress/house-resolution/296/text

[2] Örnek olarak bu konudaki en güncel yazıya bakınız: Tutku Dilaver, “Ermeni İddiaları İstismara Açık Mıdır?”, Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM), Yorum No: 2019/67, 25 Ekim 2019, https://avim.org.tr/tr/Yorum/ERMENI-IDDIALARI-ISTISMARA-ACIK-MIDIR

[3] Şu makale Amerikan kamuoyunun Suriye’de gerçekten neler olduğunu nasıl unuttuğuna dair başarılı bir açıklamam sunmaktadır: John Robinson, “In supporting the Kurds in Syria, US has been playing fast and loose with the law,” Military Times, October 14, 2019, https://www.militarytimes.com/opinion/2019/10/14/in-supporting-the-kurds-in-syria-us-has-been-playing-fast-and-loose-with-the-law/

[4] Vakkas Dogantekin and Beyza Binnur Donmez, “Smear campaign of ABC News against Turkey exposed,” Anadolu Agency, October 14, 2019, https://www.aa.com.tr/en/fact-check/smear-campaign-of-abc-news-against-turkey-exposed/1613827

[5] Mehmet Oğuzhan Tulun, “Hollanda Parlamentosunun 1915 Olaylarıyla İlgili Aldığı 22 Şubat Kararı,” Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM), Analiz No: 2018/5, 26 Şubat 2018, https://avim.org.tr/tr/Analiz/HOLLANDA-PARLAMENTOSUNUN-1915-OLAYLARIYLA-ILGILI-ALDIGI-22-SUBAT-KARARI

[6] Tulun, “Hollanda Parlamentosunun 1915 Olaylarıyla İlgili Aldığı 22 Şubat Kararı.” Bu konuda ayrıca bakınız: Mehmet Oğuzhan Tulun, “Bir Cezalandırma Yöntemi Olarak Soykırım Suçlaması,” Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM), Yorum No: 2016/28, 26 Mayıs 2016, https://avim.org.tr/tr/Yorum/BIR-CEZALANDIRMA-YONTEMI-OLARAK-SOYKIRIM-SUCLAMASI

[7] Sutton Dunwoodie, “Democrat says he voted to recognize Armenian genocide because 'Turkey doesn't seem to respect' US,” The Hill, October 31, 2019, https://thehill.com/blogs/blog-briefing-room/468405-democrat-says-he-voted-to-recognize-armenian-genocide-because-turkey-doesnt-respect-us

[8] “No: 315, 29 Ekim 2019, 'Ermeni Soykırımı Konusunda ABD’nin Tutumunu Teyit' (Affirming the United States Record on the Armenian Genocide) Başlıklı Kararın (H-Res-296) ABD Temsilciler Meclisi Tarafından Kabulü Hk.” Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, 29 Ekim 2019, http://www.mfa.gov.tr/no_315_-ermeni-soykirimi-konusunda-abd-nin-tutumunu-teyit-baslikli-karar-hk.tr.mfa

[9] “Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Kararlarının Kınanması, Reddedilmesi Ve Yok Hükmünde Sayılmasına Dair Karar - Karar No. 1235 - Karar Tarihi: 30.10.2019,” Türkiye Büyük Millet Meclisi, erişim tarihi: 4 Kasım 2019, https://www.tbmm.gov.tr/tbmm_kararlari/karar1235.html

[10] Mehmet Oğuzhan Tulun, “Turkey’s ‘Asia Anew” Policy’,” Eurasian World, Issue No. 5 (2019): p. 4-8, https://avim.org.tr/en/Dergi/Avrasya-Dunyasi-Eurasian-World-1/5


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten