AVRUPA’NIN ORTA ASYA İLGİSİ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Analiz No : 2019 / 17
27.06.2019
6 dk okuma

AB’nin Orta Asya’ya giderek daha fazla ilgi duyduğuna ilişkin eğilimleri olduğunu daha önceki çalışmalarımızda belirtmiştik. Aslında Avrupa’nın Orta Asya ilgisinin çok yeni olmadığını ancak eskiden şimdiki kadar da güçlü olmadığını söylemek mümkündür. Özellikle, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, Orta Asya’da eski aşiret geleneğinin, etnik çatışmaların Orta Asya geleneksel toplumlarının yeniden güçlenmesine olanak sağlayıp sağlamadığı konusunda Avrupa’nın tereddütle yaklaşmasına neden olmuştur[1]. Bu tereddütlerin içinde Avrupa Birliği, Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmek için Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kapsayan TACIS (Bağımsız Devletler Topluluğu’na Teknik Yardım Programı – Technical Assistance to the Commonwealth of Independent States) ile bölgede varlığını hissettirmeye başlamıştır. Albina Muratbekova da Ahmet Yesevi Üniversitesi bünyesinde bulunan Avrasya Araştırmaları Enstitüsü’nün yeni stratejisini bu noktadan kronolojik bir şekilde anlatmıştır[2].

Bu süreçte en önemli gelişmelerden biri AB’nin Orta Asya Özel temsilcisi Slovak Büyükelçi Peter Burian’ın Orta Asya Özel Temsilcisi olarak atanmış olmasıdır. Bu atama önemlidir, zira 1991’den beri Orta Asya’da varlığını sürdüren AB’nin ancak 2005 yılında ilk Orta Asya Özel Temsilcisi’ni atamış olması, bölgeye ilgi gösterdiğini ifade eden bir “birlik” için doğru yönde ancak geç kalınmış bir adımdır. 2005’ten sonra bölgede imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları (PCA – Partnership and Cooperation Agreement), Geliştirilmiş Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmalarının (EPCA – Enhanced Partnership and Cooperation Agreement) yanı sıra her yıl düzenlenen AB-Orta Asya Üst Düzey Siyasi ve Güvenlik toplantılarının gerçekleşmesine zemin hazırlamıştır.  Bu konuda Ahmet Yesevi Üniversitesi bünyesindeki Avrasya Araştırma Enstitüsü’den Albina Muratbekova’nın kaleme aldığı yeni stratejisinin AVİM’in stratejisi ile örtüşmekte olduğu görülmektedir. Yeni stratejinin yer aldığı metin de AVİM Blog’da yar almaktadır.

Türkiye açısından bir değerlendirme yapacak olursak; AB’nin özellikle son zamanlarda Orta Asya’ya ilgisinin arttığını söylemek mümkündür. Hatta bu konuyla yakından ilgilenmek üzere özel temsilci de atamıştır. AB’nin Orta Asya’ya ilgi duyması elbette memnuniyet vericidir. Ancak AB’nin Orta Asya konusunda geç kaldığı aşikârdır. 

Türkiye nezdinde AB’nin girişimlerinin geç kalınmış bir adım olduğunu söylemek mümkündür, çünkü Orta Asya Cumhuriyetleri Sovyetler Birliği 1991’de dağıldıktan sonra bağımsızlıklarını kazandıklarında ortada kalmışlardır. Sovyet yönetiminin genel bir uygulaması olarak, hiçbir üretim tek bir ülkede yapılamıyor, her ülke parçalarını yapıyordu. Dolayısıyla, Orta Asya cumhuriyetleri zayıf sanayileşmelerinin sonucu olarak üretim olmadığı için iktisadi açıdan temelsiz kalmışlardır. Bu zor durumu bölge ülkelerinin enflasyon oranlarına bakarak görmek mümkündür. Örneğin, Kazakistan’da yıllık enflasyon 1993’te %3000 iken, 1996’da %60’a düşmüştür; Özbekistan’da 1994’te %1280 olan enflasyon oranı, 1995’te %110’a gerilemiştir[3]. Güney’in en gelişmiş ülkesi olan Kazakistan’da 1991’de net üretimin %37’si tarım olsa da, geri kalan ülkelerde tarımdan söz edebilmek mümkün değildi. Açlık çok önemli bir sorun haline gelmiş, hatta sefalete maruz kalmışlardır. Bu dönemde, tarihi bağlarının olduğu bu ülkelere Türkiye, bu durumu görerek, bir an önce yardım elini uzatmak için ön planda yer almıştır. Türkiye kendi iktisadi olanaklarını aşacak vaatlerde de bulunmak durumunda kalmıştır. Türkiye yardımda bulunurken, bu ülkelerin önemini ve destek gereksinimlerini Türkiye’nin müttefiki Batı’nın da görebileceği ve yardımcı olabileceği umudunu taşımıştır. Oysa Batı yardımlar konusunda tamamen gözlerini kapatmayı tercih etmiş, Türkiye’yi bu süreçte yalnız bırakmıştır. Bu durum bölgede Türkiye’nin konumunu ve bölge ülkeleriyle olan ilişkilerini zora sokabilecek bir ortam yaratmıştır. 

Orta Asya ülkeleri, Çin ve Rusya’nın desteği ile bugün ayakları üzerinde durur hale gelmişlerdir. Bu desteklerin somut örneği ise Şanghay İşbirliği Örgütü’dür (ŞİÖ). Bu örgütün varlığı da Rusya ve Çin’in bölge ülkeleri üzerinde nüfuz mücadelesi yerine işbirliği gerçekleştirmelerinin en açık örneği olduğunu ortaya koymaktadır. 

Bugün temelleri Çin’in BRI (Kuşak ve Yol Girişimi, Belt and Road Initiative) girişiminin geleceği Orta Asya’nın öneminin daha da anlaşılmasından ve yeraltı yerüstü zenginliklerinin daha da anlaşılır olmasından sonra AB, Orta Asya’ya daha da fazla ilgi göstermeye başlamıştır. Bu önem yalnız yeraltı zenginlikleri açısından değil, Asya’da karayolu ve demiryolu altyapısı açısından da önemlidir. Burada, dünya ticaret standartları göz önünde bulundurularak geliştirilmeye muhtaç bir ulaşım altyapısı olduğu açıktır[4]

Orta Asya’ya sunulan yardımların yanında, daha önce OBOR (Bir Kuşak Bir Yol,One Belt One Road), şimdi BRI’nin önemi Türkiye tarafından uzun yıllardır vurgulanmaktadır. AB’nin bilmesi gereken ise Orta Asya’da ticari, iktisadi ve sosyal düzeyde bir iletişim kurmak yolunda ciddi bir girişimi Türkiye’ye rağmen değil, Türkiye ile beraber hayata geçirilmesi gerekliliğidir. Bu geçmişte yapılmış hataların ve bölgeye ilişkin ihmallerin önüne geçmek bakımından AB için yeni bir fırsat olacaktır. 

 

 

 

[1]Oliver Roy, “Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi”, İstanbul: Metis Yayınları, 1997, s. 8. 

[2]Albina Muratbekova, Orta Asya’da AB: Yeni Strateji, Eski Fikirler, Avrasya Araştırma Enstitüsü Bülteni, 20 Mayıs 2019 – 26 Mayıs 2019, No: 212. 

[3]Oliver Roy, “Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi”, İstanbul: Metis Yayınları, 1997, s. 245.

[4]Hazel Çağan Elbir, “İpek Yolu’nun Cazibesi AB’nin Başını Döndürüyor”, avim.org.tr, 19 Nisan 2019, https://avim.org.tr/tr/Analiz/YENI-IPEK-YOLU-NUN-CAZIBESI-AB-NIN-BASINI-DONDURUYOR


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten