11 Haziran 2018 tarihinde Almanya’da aralarında 8 Türk bulunan 10 kişinin öldürülmesinden sorumlu Ne0-Nazi terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı terör örgütü (NSU, Alm. Nationalsozialistischer Untergrund; İng. The National Socialist Underground) üyesi Beate Zschaepe müebbet hapis cezası, diğer üç sanık ise iki ila üç yıl arası hapis cezası almıştır. Suçları arasında banka soygunu, bombalı saldırı düzenlemek bulunan NSU’ya yönelik verilen karar Almanya’nın Münih kentinde açıklanmıştır.

NSU, 2000-2007 yılları arasında, aralarında 8 Türk bulunan 10 kişiyi katletmiştir. Türklere yönelik nefret politikası izleyen bu terör örgütü ırkçı saikle hareket etmektedir.  Bu saldırıların yanı sıra 2 bombalı saldırı ve 15 banka soygunu yapmakla suçlanan örgüt üyeleri ancak 2011 yılında ortaya çıkarılabilmiştir.[1]NSU davası yaklaşık 5 yıldır görülmektedir. 2013’ten bu yana 437 duruşma, 765 tanık ve 56 uzman dinlenmiştir. Alman yargısının geç de olsa yerinde bir karar verdiğini söylenebilir. 

Adalet sonunda tecelli etmiş ve sonunda ırkçılık aleyhinde bir karar verilmiştir. Ancak, yadsınamayacak bir gerçek, hem Avrupa genelinde hem de Almanya özelinde ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve İslamofobi’nin yükselişe geçmiş olmasıdır. Yalnız terör örgütlerinin, yabancılara yönelik saldırıları değil, üst düzey yetkililerin Müslümanlara ve Türklere yönelik söylemleri de kaygı uyandırmaktadır. Dolayısıyla verilen bu karar, gerçek suçlular hakettikleri cezayı almadıkları için, adaletin tecellisi ve kamu vicdanını rahatlatması açısından Türkiye Cumhuriyeti için tatmin edici bir karar olarak görülmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı da verilen kararın yeterli olmadığını 11 Haziran 2018’de yaptığı açıklamada dile getirmiştir.[2]Dışişleri, yalnızca NSU saldırılarına verilen kararı yeterli bulmamakla kalmamış, Hamburg, Mölln ve Solingen’de Türklere yönelik düzenlenen saldırıları da hatırlatarak kınamıştır.

Hiç şüphesiz mevcut durum son derece tehlikelidir ve aşırı eğilimler körüklenmektedir. Dolayısıyla, Alman yargısının bu olumlu kararına rağmen gelecek için iyimser olunamamaktadır. Çünkü Avrupa ve bilhassa Almanya’da söz konusu ırkçılık ve yabancı düşmanlığı olunca köklerinin derinlere uzandığını söylemek mümkündür.