NİKOL PAŞİNYAN’IN 24 ARALIK 2021’DEKİ ÇEVRİMİÇİ BASIN KONFERANSI
Yorum No : 2021 / 69
29.12.2021
11 dk okuma

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 24 Aralık’ta gerçekleştirilen çevrimiçi bir basın konferansında dile getirdiği bazı sözler, hem Ermenistan’daki siyaset sınıfının bir bölümünün ve hem de fiilen Bakü’nün kontrolü altında olmayan eski Dağlık Karabağ bölgesinin bir kısmında faaliyette bulunan de facto Ermeni yönetiminin sert itirazlarıyla karşılaştı. Esasen, 2020 Karabağ Savaşı sonrasında Ermeni siyasetinde, Paşinyan ve Paşinyan karşıtı aktörlerin birbirlerine ağır suçlamalarda bulunmaktan imtina etmedikleri bir güç mücadelesinin ve bunun neden olduğu karmaşanın devam etmekte olduğunu gözlemlemekteyiz. Son günlerde yeniden alevlenen tartışmalar bu silsilenin bir devamı niteliğindedir. Bunun yanında, Paşinyan’ın öne sürdüğü bazı fikirler ve bunlara karşı muhalefetin itirazları, Karabağ ihtilafına dair bazı önemli konuların daha iyi anlaşılması açısından önemli bir vesile olmuştur.

Bu konuya geçmeden önce, Paşinyan’ın 24 Aralık’ta değindiği birkaç hususa değinmekte fayda olacaktır.

Paşinyan’ın 24 Aralık’taki dikkat çeken ifadelerinden biri, Erivan ile Bakü arasında kapsamlı bir barış anlaşmasının gerekli olduğuna inandığına dair sözleridir. Bu kapsamda Paşinyan ayrıca, AGİT Minsk Grubu’nun kapsamlı bir barış anlaşması hakkında önermiş olduğu bir gündem olduğunu vurgulayarak bir kez daha bu mekanizmayı müzakerelerin merkezine almaya çabalayan tutumunu sürdürmüştür. 

Paşinyan’ın, Erivan’ın bir süreden beri benimsemiş göründüğü bölgedeki ulaşım ve iletişim hatlarının açılması konusundaki olumlu yaklaşımını teyit eden sözleri de dikkat çeken bir diğer husustur. Bunun yanında Paşinyan, uzun süredir Ermenistan içinde hararetli tartışmalara ve Ermenistan ve Azerbaycan arasında zaman zaman gerginliklere neden olan Zangezur Koridoru konusu hakkında, kontrollerin olmadığı ve gümrük vergilerinden muaf bir koridor mantığıyla işletilecek bir hattı Ermenistan’ın kabul etmeyeceğini ve bu konunun Erivan’ın kırmızı çizgisi olduğunu vurgulamıştır.

Üçüncü dikkat çekici husus, Paşinyan’ın bölgedeki jeopolitik gelişmeler açısından önemli olan ve ilk toplantısı 10 Aralık’ta Moskova’da gerçekleştirilen 3+3 (Altılı) Platform konusunda olumlu görüşlerini ifade etmesidir.

Paşinyan, 2020 Karabağ Savaşı sonrasında yeniden gündeme gelen Türkiye-Ermenistan normalleşme girişimlerine de değinmiştir. Türkiye-Ermenistan kara sınırının açılmasının Ermenistan için önemli bir konu olduğunu vurgulayan Paşinyan,  normalleşme konusunun Ermenistan için “duygusal” yanı da olan bir mesele olduğunu sözlerine eklemiş ve süreçle ilgili iyimser bir bağlamın oluşturulması için çabalarken abartılı bir iyimserlik içine girilmemesi yönünde bir uyarıda bulunmuştur. Konuyla ilgili olarak Ermeni tarafının basmakalıp söylemlerinden biri olan Ermenistan’ın Türkiye’yle normalleşme konusunda ön şartlarının olmadığını tekrarlayan Paşinyan, ‘Ermeni soykırımı’nın uluslararası alanda tanınmasını sağlamak yönündeki Ermenistan devlet politikasından geri dönülmeyeceğini sözlerine eklemiştir.  

Ermenistan’daki bir kısım siyasi aktörün ve eski Dağlık Karabağ bölgesindeki de facto Ermeni yönetiminin sert tepkisine ise Paşinyan’ın iki konu hakkındaki sözleri neden olmuştur. Bunlardan ilki, Dağlık Karabağ’ın Ermeni toprağı olduğu kadar Azerbaycan toprağı da olduğu, bu bölgenin bu iki ulustan birine ait olmadığı, Dağlık Karabağ’ın Ermeni ve Azerbaycanlı bir karaktere sahip bir bölge olduğu ve bunu Erivan’ın da Karabağ müzakereleri sürecinde kabul ettiği yönündeki sözleridir. Bu kapsamda Paşinyan, Karabağlı Ermenilerin haklarının korunması kadar Karabağlı Azerbaycanlıların haklarının korunmasının da sürdürülen müzakerelerin gündeminde yer aldığını söylemiş ve Dağlık Karabağ’ın kaderinin belirlenmesinde Karabağlı Azerbaycanlılarında söz hakkı olması gerektiğini ifade etmiştir.

Paşinyan’ın tepki çeken diğer sözleri ise eski Dağlık Karabağ bölgesinin statüsünün belirlenmesi tartışmalarıyla alakalıdır. Paşinyan, 2016 yılında, müzakere sürecinde bir dönüm noktasının yaşandığını ve bu yıl gerçekleştirilen görüşmelerde Dağlık Karabağ’ın statüsünün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından karara bağlanması konusunda anlaşmaya varıldığını, böylece statü konusunda AGİT Minsk Grubu’nun fiilen devreden çıkartılmış olduğunu ifade etmiştir. Bunun devamında, BMGK’nın 1993 yılında aldığı ve Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu teyit eden dört kararı hatırlatan Paşinyan, statü konusunun BMGK’nın gündemine gelmesi durumunda Konsey’in, 1993 yılındaki kararları doğrultusunda, Dağlık Karabağ sorunun Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü içinde çözülmesine yönelik bir tutum benimseyeceğini ve bu nedenle statü konusunun Azerbaycan anayasası çerçevesinde belirlenmesinin zorunlu hale geleceğini belirtmiştir. Kendisine yöneltilen eleştirilere birkaç gün sonra cevap verirken Paşinyan bu konuya bir kez daha değinerek, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın parçası olmaması ihtimalinin hem teorik hem de pratik olarak ortadan kalktığını söylemiştir.  

Özetlemek gerekirse Paşinyan, bir yandan Dağlık Karabağ’daki Azerbaycan varlığını inkâr eden ve bölgeye dışlayıcı bir Ermeni kimliği atfeden radikal Ermeni söylemini reddederken, diğer yandan açık olarak Karabağ sorununun çözümünün hem hukuki hem de siyasi olarak ancak bölgenin Azerbaycan toprağı olarak tanınmasıyla ve Azerbaycan kanunları çerçevesinde mümkün olacağını söylemiş, bu nedenlerle çok sert eleştirilerin hedefi haline gelmiştir.  

Paşinyan’ın bu iki tespiti kendi içlerinde büyük öneme sahiptir. Bunun yanında, Paşinyan’ın bu sözlerine Erivan ve Hankendi’nden gelen yüksek sesli eleştiriler de Karabağ meselesinin neden ancak 2020 yılı sonbaharında yaşanan savaşla çözüm yoluna girdiğinin anlaşılması için önemlidir.  

Eski Dağlık Karabağ bölgesinin halen Bakü’nün kontrolünde olmayan kısmında faaliyet gösteren de facto Ermeni yönetiminin başındaki Arayik Harutyunyan doğrudan Paşinyan’ı hedef aldığı açıklamasında, Dağlık Karabağ Ermenilerinin kendi kaderini tayin hakkıyla ilgili tereddüt ve tavizlerin söz konusu olamayacağını; Karabağ’daki ‘Ermeni cumhuriyeti’nin bağımsızlığının uluslararası alanda tanınmasının esas olduğunu; bu gerçekleşene kadar Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan sınırları içinde bir statüye sahip olmasının kabul edilebilir olmadığını söylemiştir. Kısacası Harutyunyan, Dağlık Karabağ’daki de facto Ermeni entitesi için kabul edilebilir tek olasılığın bağımsızlık olduğunu ifade etmiştir.

Statü konusundaki bu iddialarının yanında Harutyunyan, Dağlık Karabağ’ın ‘ulusal karakteri’ hakkında da Paşinyan’ın sözlerini eleştirmiş ve Karabağlı Azerbaycanlıların bir gün Karabağ’a geri dönüşleri ihtimaline mutlak bir karşı duruş sergilemiştir. Harutyunyan bunu, Ermeni ve Azerbaycanlıların bir arada yaşama olanağının olmadığı yönündeki ırkçılığa varan bir sözleriyle açıklamaya çalışmıştır.

Karabağ’daki de facto Ermeni yönetiminin ‘parlamentosu’ da yayımladığı bir bildiride benzer görüşleri ifade etmiştir. Ermenistan Cumhuriyeti’nin 8 Temmuz 1992’de alınan bir kararla Dağlık Karabağ’daki ‘Ermeni cumhuriyeti’nin bağımsızlığının uluslararası alanda tanınması konusunda bir siyaset yürütmeyi kabul ettiğini ve bu kararın halen bağlayıcı olduğunu iddia eden bildiride, Dağlık Karabağ’ın “Ermeni kökeni”nin sorgulanmasının ve burada, Karabağlı Azerbaycanlıları kastederek, “yabancı unsurların” bulunmasının savunulmasının kabul edilemez olduğu belirtilmiştir. Yani, ‘parlamento’ da Harutyunyan gibi, Karabağlı Azerbaycanlılara karşı yürütülen yok sayma ve etnik temizlik politikasını savunmuştur.

Paşinyan’ın 24 Aralıkta yaptığı açıklamalardan Zangezur koridoru konusunda Ermenistan’ın elinden geldiğince direnç göstereceği sonucuna varılabilir. Elbette, bu direncin nereye kadar sürdürülebileceği önemli bir soru olarak karşımızda durmaktadır. İkinci olarak, Ermenistan’ın AGİT Minsk Grubu’nun bir şekilde 2020 Karabağ Savaşı sonrasın dönemde önemini korumasına dair bir arzusu olacağı da görülmektedir. Ancak, bir yandan Karabağ ihtilafının çözümünün nihayetinde BMGK nezdinde olabileceğini söyleyen Paşinyan’ın diğer yandan AGİT Minsk Grubu’nu oyun içinde tutma çabası arasındaki çelişki açıktır. Bunun yanında, zaten son on yıldır Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışın sağlanması bir yana sıcak çatışmaların önlenmesi konusunda dahi yetersiz kalan ve saygınlığını büyük ölçüde yitirmiş olan bu mekanizmanın içinde bulunduğumuz dönemde nasıl bir rol oynayabileceği de başlı başına bir diğer sorudur. Paşinyan’ın, Ermenistan’ın ‘Ermeni soykırımı’nın uluslararası alanda tanınması yönündeki devlet politikasına yaptığı atıf ise, Türkiye-Ermenistan normalleşmesi konusundaki olası bariyerleri akla getirmektedir. Nasıl ki Ermenistan için normalleşme ulusal çıkarları açısından önemliyse ve ancak bunları sağladığı oranda yürütülmesi mantıklı olacaksa, aynı şey Türkiye için de geçerlidir.

Bunlar bir kenara bırakılırsa, Paşinyan’ın Dağlık Karabağ’daki Azerbaycan varlığını kabul etmesinin Azerbaycan-Ermenistan normalleşmesi açısından önemli ve olumlu bir yaklaşım olarak görülebilir. Bunun yanında, bu konuda kendisine yöneltilen eleştiriler, bu süreçte Ermeni tarafından kaynaklanacak sorunları akla getirmektedir. Öyle ki, bu eleştiriler Ermenistan’da halen çok yaygın olan ırkçı ve inkârcı yaklaşımın bir tezahürü olarak karşımızda durmaktadır.

Paşinyan’ın eski Dağlık Karabağ bölgesinin statüsünün Azerbaycan anayasası çerçevesinde belirlenmesi ve bu bölgedeki de facto Ermeni entitesinin bağımsızlığı gibi bir olasılığın olmadığına dair sözleri ise oldukça çarpıcıdır. Ancak, Paşinyan’ın bu sözlerine karşı getirilen radikal maximalist yaklaşımların Ermeni siyasetinin diğer yüzü olduğu da unutulmamalıdır.

24 Aralıkta’ki açıklamalarının ortaya koyduğu tüm sorunlar bir yana, Paşinyan’ın eski Dağlık Karabağ bölgesinin ‘ulusal kimliği’ ve statü konusundaki sözleri, kendisinin 2018 baharından 2020 sonbaharına kadar içinde bulunduğu sarhoşluk havasından çıktığını ve ayakları yere daha çok basan bir gerçekçiliğe doğru yol aldığını göstermektedir. En azından, bölgede barış ve istikrarı arzulayan bu değerlendirmenin yazarı gibi ılımlılar, durumun böyle olduğunu düşünmek ve görmek arzusundadır.

 

* Fotoğraf: https://www.primeminister.am/


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten