KAROLENJ AB PROJESİNE İTALYAN TEPKİSİ
Analiz No : 2019 / 10
22.04.2019
10 dk okuma

İtalya, yakın bir süre önce Çin’in, genellikle Yeni İpek Yolu olarak bilinen Kemer ve Yol Girişimi (BRI) küresel projesine katıldı. BRI, “ Çin mallarını daha ileri pazarlara ulaştırmak amacıyla tüm dünyada büyük altyapı projeleri geliştirilmesine yönelik olarak bir dizi Çin finansmanı sağlanmasını içeriyor. Eleştirmenler, bunun aynı zamanda jeo-politik ve stratejik etki yaratmaya yönelik cesur bir girişimi temsil ettiğini düşünüyorlar.”[1]

Bu bağlamda konuya dair haberlerde, “İtalya adına, popülist Beş Yıldızlı Hareket lideri Başbakan Yardımcısı Luigi Di Maio'nun, İtalya'yı resmen BRI'ın bir parçası yapan şemsiye anlaşmayı (niyet mutabakatı) imzaladığı” ve ayrıca “ büyük İtalyan gaz, enerji ve mühendislik şirketlerinin başkanlarının da takip ettikleri bir ortamda enerji, finans ve zirai ürünlerin Çin pazarına girmeleri olanağı yaratan ticari anlaşmalara da imza attığı” bildirilmektedir. [2]

Etkili Batı basın ajansları, bu anlaşmanın imzalanmasının arka planı olarak, Başbakan Yardımcısı Luigi Di Maio'nun 2018’de hükümete girmeden önce on yıl boyunca Çin’de yaşayan sanayiden sorumlu Devlet Bakanı Michele Geraci’nin başkanlığında “sanayi bakanlığında bir Çin Görev Gücü kurarak Pekin yanlısı politikaya öncülük ettiğini” ve kendisinin de “sekiz ayda iki kez Çin'i ziyaret ettiğini ve Dışişleri Bakanlığını günün en hassas diplomatik konularından birinde etkin bir şekilde devre dışı bıraktığını” belirtiyorlar.[3]

13 AB ülkesinin Çin'in BRI projesine katıldığı bilinmektedir. Bununla birlikte, “Washington ve Brüksel, G7’nin ağır sıklet üyelerinden olan Roma'nın katılımının, stratejik bir tehdit olarak gördükleri bir projeye daha fazla güvenilirlik kazandırmasından derin endişe duyuyorlar”.[4]

Bu bağlamda, The New York Times gazetesi söz konusu anlaşmanın imzalanması haberini “Müttefiklere Meydan Okumak, İtalya Çin'le Yeni İpek Yolu ile İlgili Anlaşma İmzalıyor” başlığıyla yansıtmış ve İtalya’nın “Avrupa Birliği ve Amerikalı müttefiklerinin girişimlerine ve uyarılarına karşı çıktığını… Trump yönetimindeki ve Avrupa Birliği’ndeki proje karşıtlarının, İtalya’nın, Çin'in ekonomik - ve potansiyel olarak askeri ve siyasi - genişlemesinin Avrupa'nın kalbine ulaşmasına izin veren bir Truva Atı haline gelmesinden endişe duyduklarını” öne sürmüştür. [5]

Bu noktada, İtalya’nın özellikle AB’nin Çin’le yapılan anlaşmaya ilişkin protestolarına kulak vermemesinin nedenlerini incelemek yararlı olacaktır. Bu hamle yalnızca ekonomik nedenlerle mi yapılmıştır?

 

İtalya’nın Fransız-Alman ekseni ve Karolenj AB Projesi ile hoşnutsuzluğu

Daha önceki bir analizimizde de ele aldığımız gibi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Alman Federal Şansölyesi Angela Merkel, Ocak 2019'da Aachen’da, Alman Şansölyesi Konrad Adenauer ’un ve Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün 1963 yılında aynı şehirde Élysée Anlaşmasını imzalamalarından 56 yıl sonra yeni bir  “Fransız-Alman İşbirliği ve Bütünleşme Antlaşması” imzalamışlardır.[6] Bu antlaşmanın imza töreninde Merkel, ortak Fransız-Alman Avrupa Ordusu oluşturulmasına değinmiş,  Macron ise birkaç kez Fransa ve Almanya’nın Avrupa’ya öncülük etmenin “sorumluluğunu” üstlenmelerine atıfta bulunmuştur. Merkel, Aachen kentini “Avrupa'nın Babası olarak adlandırdığımız Şarlman’ın esas ikametgâhı” olarak nitelendirmiştir.

Yukarıda değinilen analizimizde açıklandığı gibi, “Fransız-Alman eksenini savunan görüşe göre, Şarlman, Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından bu yana Batı Avrupa'dan yöneten olarak tanınan ilk imparatordur ve bu görüşün savunucuları tarafından Avrupa’nın babası olarak kabul edilmektedir.” Fransız-Alman ittifakının katı savunucuları hala zaman zaman günümüz Fransa’sının ve Almanya'sının büyük bölümünü kapsayan eski Karolenj Şarlman İmparatorluğuna atıfta bulunmaktadırlar. Bu bakımdan, Fransız-Alman ittifakının savunucuları Fransa ve Almanya'yı “çekirdek Avrupa” veya “Karolenj Avrupa” olarak telakki etmektedirler.

Fransa ve Almanya Avrupa’nın sorumluluğunu üstlendiklerini iddia ederken, diğer AB ülkelerini açıkça bir kenara koymakta,  AB’de ve Avrupa'da imtiyazlı “çekirdek statülerini”  açıkça ilan etmektedirler.

İtalya, AB'nin önde gelen kurucu üyelerinden biridir. Birliğin önde gelen ekonomileri arasındadır. Başkenti Roma, son derece etkili olan Roma İmparatorluğu'nun başkentiydi. Bu bağlamda şöyle bir soru akla geliyor: İtalya'nın kendisine AB'de ikinci sınıf üye olarak davranılmasını kabul etmesi olanaklı mıdır?

 

İtalya'nın Fransız-Alman eksenine tepkileri

Bu yılın Şubat ayında Fransa-İtalyan ilişkilerinde benzeri görülmemiş gelişmelere tanık olduk. Fransa, “Paris'in, iktidardaki İtalyan partilerinden gelen 'tekrarlanan, temelsiz saldırılar' şeklindeki tanımlamasından sonra” Roma’daki büyükelçisini geri çekti.[7] Bu olağanüstü AB iç kargaşası AB basınında,  “iki Avrupa gücü arasındaki sıcak tartışma - Fransa dışişleri bakanlığına göre II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en kötüsü- diplomatik bir mütekabiliyetten daha fazlası. Avrupa'da politika yapmakta yeni bir yolun başlangıcı” şeklinde nitelendirilmiştir.[8]

Bu gelişmelerden hemen önce, Ocak ayında, “İtalya’nın aşırı sağcı İçişleri Bakanı Matteo Salvini, İtalya ve Polonya’dan halkçıların (popülist), Mayıs’ta yapılacak Avrupa seçimlerinden önce, Almanya ve Fransa’nın merkez-sağ etkisinin yerine geçmesi için bir ‘Avrupa baharı’ başlatması gerektiğini” ifade etmiştir. Ayrıca “Fransız-Alman ekseninin yerini İtalyan-Polonyalı ekseninin alabileceğini” belirtmiştir. [9]

İtalyan siyasetçilerin Fransız-Alman eksenine karşı hoşnutsuzluğu sadece aşırı-sağ ya da “halkçı” olarak adlandırılan siyasetçiler ile sınırlı değildir. 2015 yılına geri gidildiğinde İtalya Başbakanı Matteo Renzi, Sosyalist zirvesinde,  “Fransa ve Almanya'nın önemli Üye Devletler olduğunu, ancak onların önemli Avrupa meselelerine karar verdiklerinin ve diğer tüm Üye Devletlerin bir kenara itildiklerinin doğru olmadığını” belirtmiştir.[10]

 

Sonuç

İtalya’nın Çin’in BRI projesine katılımı uluslararası medyada genellikle ekonomik sonuçları açısından değerlendirilmiştir. Kuşkusuz, İtalyan gaz, enerji ve mühendislik firmalarının Çin pazarına girmesi ve Çinli firmaların Orta ve Doğu Avrupa ile bağlantı kurmalarını sağlayacak Trieste limanını kullanmaları önem taşımaktadır. Ancak, konunun siyasi yönü ve özellikle İtalya’nın AB’ye yönelik genel tutumu bu anlaşmanın ekonomik yönü kadar önemlidir. Konunun siyasi yönü, İtalya’nın, Birliğin baskın güçlerine karşı hoşnutsuzluğunun nedenleri hakkında da ipucu vermektedir.

Bu bağlamda, Avrupa Komisyonunun Mart 2019'da Çin ile ilişkilerle ilgili bir basın açıklaması yaptığını belirtmek gerekir. Komisyon, “Çin'in artan ekonomik gücüne ve siyasi etkisine” dikkat çekerken, bazı hareket tarzları da önermiştir.[11] İtalya’nın Çin ile anlaşması, Komisyon’un Çin ile ilişkilerin gözden geçirilmesi gerektiği konusundaki uyarısıyla ilginç bir şekilde aynı zamana denk düşmüştür. Ayrıca, 2019 Mart tarihli AB Konseyi Toplantısında, Konsey,  “9 Nisan 2019'da yapılacak olan AB-Çin zirvesini hazırlamış… küresel bağlamda Çin ile genel ilişkiler hakkında görüş alışverişinde bulunmuştur”. [12]

Bütün bu belirtiler, AB’nin kurucuları arasında bulunan ve güçlü üyelerinden biri olan İtalya’nın AB’de ortaya çıkan bir tür  “ yöneten eksen” den  (hegemonic axis)  memnun olmadığına işaret etmektedir. Yaklaşan Brexit de belirsizliği arttırmakta ve AB'nin kurucu üyelerini bile yeni girişimler başlatmaya zorlamaktadır. Bu noktada, Fransız-Alman ekseninin AB’ye ve Avrupa’ya birlikten daha fazla bölünme getirdiğini daha rahat bir şekilde söyleyebiliriz. Bu eğilimin Avrupa'yı nereye götüreceğini tahmin etmek giderek zorlaşmaktadır.

 

 **Bu analiz yazısının aslı İngilizce olarak kaleme alınmıştır.

**Fotoğraf: https://www.politico.eu

 

[1] “Italy joins China’s New Silk Road project”, BBC, 23 Mart 2019, https://www.bbc.com/news/world-europe-47679760.

[2] “Italy joins China’s New Silk Road project”.

[3] Crispian Balmer, “Italy’s drive to join China’s Belt and Road hits potholes”, Reuters, 15 Mart 2019, https://www.reuters.com/article/us-italy-china-analysis/italys-drive-to-join-chinas-belt-and-road-hits-potholes-idUSKCN1QW1E2.

[4] Silvia Sciorilli Borrelli, “Silk Road opens a rift in Italy’s government”, 13 Mart 2019, https://www.politico.eu/article/italy-comes-to-silk-road-juncture-with-chinese-mou/.

[5] Jason Horowitz, “Defying Allies, Italy Signs On to New Silk Road With China”, New York Times, 23 Mart 2019, blm. Europe, https://www.nytimes.com/2019/03/23/world/europe/italy-china-xi-silk-road.html.

[6] Teoman Ertuğrul Tulun, “After Brexit: The Footsteps of a Truly Carolingian European Union”, Center For Eurasian Studies (AVİM), 15 Mart 2019, blm. Analysis, 2019/5, https://avim.org.tr/en/Analiz/AFTER-BREXIT-THE-FOOTSTEPS-OF-A-TRULY-CAROLINGIAN-EUROPEAN-UNION.

[7] Emma Anderson, “France recalls ambassador to Italy over Rome’s ‘repeated attacks’”, Politico, 07 Şubat 2019, https://www.politico.eu/article/france-recalls-ambassador-to-italy-over-romes-repeated-attacks/.

[8] Alberto Alemanno, “The real winner of the Italy-France dispute is Europe.”, Politico, 08 Şubat 2019, https://www.politico.eu/article/italy-france-dispute-real-winner-europe/.

[9] Georgi Gotev, “Salvini calls for ‘Italian-Polish axis’ to replace Paris-Berlin”, Euractiv, 10 Ocak 2019, blm. EU Elections 2019, https://www.euractiv.com/section/eu-elections-2019/news/salvini-calls-for-italian-polish-axis-to-replace-paris-berlin/.

[10] European Post, “Italian anger over Franco-German axis”, European Post, 09 Temmuz 2015, blm. Press Review, http://europeanpost.co/italian-anger-over-franco-german-axis/.

[11] “Commission reviews relations with China, proposes 10 actions” (European Commission, 12 Mart 2019), IP/19/1605, http://europa.eu/rapid/press-release_IP-19-1605_en.htm.

[12] “European Council meeting (21 and 22 March 2019) Conclusion” (European Council, 22 Mart 2019), EUCO  1/19, https://data.consilium.europa.eu/doc/document/ST-1-2019-INIT/en/pdf.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten