AVRUPA BİRLİĞİ 60’INCI YIL DÖNÜMÜ KUTLAMALARINDA KURULUŞ İLKELERİNE GÖLGE DÜŞÜRDÜ
Yorum No : 2017 / 34
06.04.2017
7 dk okuma

Avrupa Birliği (AB) üye devletlerinin hükümet ve devlet başkanları ve üst düzey AB yetkilileri 25 Mart’ta Roma’da AB’nin temellerinin atılışının 60’inci yılını kutlamak için bir zirve düzenlemiştir. Zirveden bir gün önce ise bu yetkililer Vatikan’da Roma Katolik Kilisesi’nin ruhani önderi Papa Fransuva’yı topluca ziyaret etmişler ve onun huzurunda bir toplantı düzenlemişlerdir.[1] Bu toplantının yapılmasından bu yana bir haftadan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, Avrupa basınında bu toplantıya eleştirel yaklaşan hiçbir yayın çıkmamıştır. Bu toplantıya tek eleştiri Türkiye’den gelmiştir.

Bu toplantının neden eleştirilmesi gerektiğine girilmeden önce Papa Fransuva’nın toplantıdaki beyanatlarına özetle yer verilmesinde fayda vardır.

Papa Fransuva bahsi geçen toplantı vesilesiyle AB ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur. “Avrupa uygarlığının” Hristiyan kökenlere dayandığına vurgu yapan Papa, yine de Avrupalıların çok-kültürlü bir yaşamı benimsemeye hazır olmaları gerektiğini ifade etmiştir. Papa aynı zamanda Avrupa’da popülizmin ve aşırıcılığın yükselmekte olduğunu ve AB’nin Avrupa bütünleşmesi konusunda insanlara ilham vermekte güçlük çektiğini belirtmiştir. Papa, AB’nin bütünleşme sürecine liderlik etmek ve zararlı siyasal akımlarla mücadele etmek konusunda kendine çeki düzen vermediği takdirde, AB’nin çökme tehlikesi ile karşılaşacağını belirtmiştir.

AB liderlerinin Papa Fransuva’ya gerçekleştirdiği toplu ziyarete ve düzenledikleri toplantıya yönelik şu eleştiriler yöneltilebilir:

Avrupa Birliği, insanların dini inançlarına ve ibadet özgürlüğünkilerine saygı göstermekle beraber, seküler ilkeler üzerine inşa edilmiş bir projedir. Dolayısıyla AB liderlerinin, nihayetinde bir din yetkilisi olmaktan prestijini elde eden Papa Fransuva’dan Avrupa bütünleşmesi konusunda nasihat almaları ve Papa'nın Avrupa’yı kutsamasına[2] ihtiyaç duymaları, temsil ettikleri devletlerin ve kurumların ilkelerine ters düşen bir durumdur. Avrupa liderleri eğer ille de dini liderlerle topluca görüşmek arzusundaysalar, seküler bir görüntü sergilemek adına, örnek olarak, Hristiyanlığın farklı mezhepleri, Musevi ve Müslüman dini liderleriyle bir araya gelerek ortak bir resim vermeleri daha doğru bir davranış olurdu.

Papa Fransuva, Roma Katolik Kilisesi’nin ruhani önderi olmak dışında, aynı zamanda bir mutlak monarşi sayılan[3] Vatikan Şehir Devleti’nin başıdır. AB liderlerinin, demokratik ilkelerle başa gelmemiş ve devletini teokratik otoriteyle yöneten bir şahsın, demokratik siyasi düzenlere sahip ülkelerin bir ortak projesi olan Avrupa Birliği hakkında nasihatler vermesine önem vermeleri soru işaretleri yaratmaktadır. Bu durum, AB liderlerinin, Avrupa bütünleşme projesini saptırmakta olduklarını ortaya koymaktadır. Şu anda AB’nin Dönem Başkanlığını yürütmekte olan Malta’nın Başbakanı Joseph Muscat'ın, Malta’nın dönem başkanlığı programı çerçevesinde düzenlenen bir toplantıda Papa’nın siyasi görüşlerine övgü yağdırması[4] da AB’nin rotası hakkında endişe uyandırıcı bir beyan oluşturmaktadır. Muscat, Papa’nın gerçek bir dünya lideri olduğunu, siyasilerin başvurduğu bariz ve sıradan söylemlerin ötesine geçebilecek yeteneğe ve vizyona sahip olduğunu ve sezgilerinin Avrupa’nın geleceği için çok önemli olduğunu belirtmiştir. Muscat bu sözleriyle demokratik bir siyasi düzeni yönetmek konusunda hiçbir tecrübesi olmayan Papa’yı adeta Avrupa siyasetçilerinin üstünde konumlandırmıştır.

Papa’nın Avrupa Birliği veya Avrupa bütünleşmesi süreciyle ilgili söylediği hiçbir sözün sıradışı bir niteliği yoktur. Papa’nın bu konuda ortaya koyduğu olgular zaten bilinmektedir, beyan ettiği fikirler ise Avrupa kamuoyunda zaten mevcut tartışma konularıdır. Dolayısıyla bu toplantının yapılması, Papa’nın ve makamının gereksiz yere yüceltilmesi dışında bir sonuç doğurmamış, Avrupa Birliği’nin geleceği adına herhangi bir katkı sağlamamıştır. Aynı zamanda Papa’nın “Avrupa uygarlığının” Hristiyan kökenleri olduğuna yönelik beyanatı zorlama bir yorumdur. Öncelikle “Avrupa uygarlığı”, tanımlanması zor ve göreceli bir kavramdır (örnek olarak Avrupa uygarlığı tarihte hangi dönemde ortaya çıkmıştır?). Antik Roma ve Yunan’ın mirasının ve ilk dönem Müslüman alimlerin yapıtlarının keşfedilmesiyle gelen aydınlanma, Musevilerin Avrupa kültürüne katkıları veya Müslümanlığın önde gelen temsilcisi olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da yüzyıllarca süren varlığı dikkate alınmadan bir “Avrupa’dan” bahsedilmesi mümkün müdür? Hristiyanlık, Avrupa’nın karmaşık tarihinin bileşenlerinden sadece bir tanesidir. Bu bakımdan Papa’nın Avrupa hakkındaki tespitleri ne yenilikçidir ne de doğruyu yansıtmaktadır.

Son olarak bu toplantı, son zamanlarda Avrupa Birliği’nin bazı konularda sergilediği tutumla birlikte ele alındığında, Avrupa Birliği’nin din temelli ayrımcılık yaptığını gözler önüne sermektedir. Örnek olarak AB, tüm reform çabalarına rağmen Bosna-Hersek’in AB üyelik sürecine mesafeli yaklaşmaktadır. AB yıllardır Türkiye’nin AB adaylığıyla ilgili süreci sürüncemede bırakmaya çalışmış, Türkiye’nin AB ile yaptığı mülteci anlaşmasının bir gereksinimi olan vize serbestisini vermemek için türlü türlü bahaneler üretmiştir. Bu durum, Gürcistan’a vize serbestisi verilmesinin ışığında daha da dikkat çekici olmaktadır. AB, günümüzde artık tamamıyla Rusya’nın yörüngesine oturmuş olan ve Avrasya Ekonomi Birliği’ne üye olmayı tercih etmiş Ermenistan ile de özel anlaşmalar yapmakta ve gelecekte üyeliğe kabul etme vaatlerinde bulunmakta, Ermenistan’la yakın ilişkiler kurmak için sürekli olarak yeni fırsatlar yaratmaktadır. Her ne kadar geçtiğimiz günlerde AB'nin bir başka Kafkasya ülkesi olan Azerbaycan’la yeni bir ortaklık ve işbirliği anlaşması için nihayet müzakerelere başlayacağı açıklanmış olsa da, bu durum AB nezdinde ilişkilerin geliştirilmesi bakımından Avrasya Ekonomik Birliği üyesi Ermenistan'a öncelik verilip Azerbaycan'ın daha geriye bırakıldığı gerçeğini değiştirmemektedir.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Türk siyasetçilerin AB’yi bir Hristiyan kulübüne benzetmeleri ve Avrupa ülkelerini Haçlı Seferleri zihniyetiyle hareket etmekle suçlamaları herhalde şaşırtıcı olmamaktadır.

 

*Fotoğraf: Osservatore Romano

 

[1] James Kanter ve Gaia Pianigiani, “On Eve Of E.U. Anniversary, Pope Warns Of Bloc’s Fragility”, NY Times, 24.03.2017, https://www.nytimes.com/2017/03/24/world/europe/pope-francis-european-union.html

[2] “Address Of His Holiness Pope Francis To The Heads Of State And Government Of The European Union In Italy For The Celebration Of The 60th Anniversary Of The Treaty Of Rome”, VaticanState.va - Vatikan Şehir Devleti resmi internet sitesi, 24.03.2017, http://w2.vatican.va/content/francesco/en/speeches/2017/march/documents/papa-francesco_20170324_capi-unione-europea.html

[3] “State and Government - State Departments”, VaticanState.va - Vatikan Şehir Devleti resmi internet sitesi, http://www.vaticanstate.va/content/vaticanstate/en/stato-e-governo/organi-dello-stato.html

[4] Eric Maurice, “Maltese PM hails pope, calls for multispeed EU”, EUobserver, 27.02.2017, https://euobserver.com/political/137045 ; Georgi Gotev, “Pope Francis to share wisdom with EU leaders ahead of Rome summit”, EURACTIV, 01.03.2017, http://www.euractiv.com/section/future-eu/news/pope-francis-to-share-wisdom-with-eu-leaders-ahead-of-rome-summit/


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



  • İlhami Erol - AVRUPA BİRLİĞİNİN YAPTIKLARI BİZİ ŞAŞIRTMAZ.
    50 Kusur senedir bizleri kapıda bekleten, ayrıca devamlı hokkabazlık seviyesinde bahaneler uyduran AB bizleri hiç şaşırtmaz. Bu zaman zarfında Dünyada değişen teklonoji, yıkılan ve yeni kurulan devletler. Değişen anlayışlar (hukuk, hürriyet v.s.) Zaten AB çok üzerindedir. Bence AB nede girmemiz, bizlere zuldur. Azıcık aşım, kaygısız başım.
    06.04.2017

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten