AVRUPA’DA GEÇTİĞİMİZ HAFTA (23 EKİM – 29 EKİM 2017)
Yorum No : 2017 / 94
30.10.2017
10 dk okuma

Avrupa haberlerinde geçtiğimiz hafta öne çıkan başlıklar arasında AB dış politikası, Brexit, Türkiye – AB İlişkileri, AB’deki gelişmeler, İspanya, aşırı sağ, Kıbrıs, AB güvenliği, Almanya, Hollanda ve Danimarka seçimleri ön plana çıkmaktadır.

 

AB Dış Politikası

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani'yi telefonla arayarak, Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların çözümü için diyalog çağrısı yaptığı belirtildi. Açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı'nın iki taraf arasındaki sorunların diyalogla çözümü konusunda çaba sarf etmeyi sürdüreceği kaydedildi.

 

Brexit

İngiltere Başbakanı Theresa May, parlamentoda yaptığı konuşmada Avrupa Birliği vatandaşlarının haklarının korunmasına dönük Brüksel ile anlaşmaya çok yakın olduklarını söyledi. Devlet liderleri zirveside Kuzey Kore, İran ve Türkiye meselelerinin de görüşüldüğünü hatırlatan May, Türk hükümetine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hukukun üstünlüğü, gazetecilerin serbest bırakılması ve temel haklar konularında yapılan çağrıları yineledi.

Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, Brexit'in nasıl sonuçlanacağının Birleşik Krallık'ın tavrına bağlı olduğunu söyledi. Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker de Brexit sürecinde birliğin olumlu bir tavır sergilediğini ifade etti. “Komisyon Brexit görüşmelerinde düşmanca bir tavır sergilemiyor. Birleşik Krallık ile makul bir anlaşma yapmak istiyoruz ve bunu da başaracağız. Anlaşma yapmamak çalışma tavrımıza uymuyor. Teşekkürler.” Öte yandan Brexit Baş Müzakerecisi Michel Barnier konuyla ilgili farklı bir iddia ortaya attı. Barnier, İngiltere’nin müzakerelerden Avrupa Birliği ile Kanada arasında 2016 yılında yapılan serbest ticaret anlaşmasına benzer bir sonuçla ayrılmak istediğini belirtti.

 

Türkiye – AB İlişkileri

Siyaset bilimci Alexandra Stiglmayer, AB’nin Türkiye’ye yönelik olası bir ekonomik yaptırım kararının ya da Ankara ile üyelik müzakerelerinin kesilmesinin yanlış bir adım olacağını belirtiyor.

Siyaset bilimci Alexandra Stiglmayer, Avrupa İstikrar Girişimi’nin (ESI) kurucu üyeleriden. Stiglmayer, Avrupa İstikrar Avrupa İstikrar Girişimi’nde ağırlıklı olarak Balkan ülkeleri, Türkiye ve Azerbaycan alanında araştırma ve çalışmalar yapıyor.

Avrupa Birliği'nin (AB) yasama organı Avrupa Parlamentosu'nda (AP) yapılan bütçe görüşmeleri sırasında Türkiye'ye yönelik mali yardımlarda yapılacak kesintiler de tartışmaya açıldı. AB'nin Türkiye'ye 2014-2020 yılları arasında katılım öncesi mali yardım kapsamında yaklaşık 4 milyar 450 milyon euro ödeme taahhüdü bulunuyor.

Avrupa Birliği (AB) Genişlemeden Sorumlu Eski Komiseri Gunter Verheugen, ‘Türkiye’nin Avrupa perspektifine ihtiyacı yok, Türkiye bir Avrupa ülkesi ve bunu hiç kimse sorgulayamaz.’ dedi. “Türkiye’nin Avrupa perspektifine ihtiyacı yok, Türkiye bir Avrupa ülkesi ve bunu hiç kimse sorgulayamaz. Türkiye’nin Avrupai bir bakış açısına ihtiyacı var diye kimse söyleyemez. Türkiye’nin Avrupa’ya ait olup olmadığını tartışmıyoruz zaten Türkiye Avrupa’nın bir parçası. Türkiye Avrupa Birliği’ni politik ve ekonomik açıdan daha da güçlendirir. Türkiye güvenlik meselelerinde elzemdir Avrupa Birliği’ne katılımında da ve bütün bu süreç kimi kuralların, düzenlemelerin, kotaların hayata geçirilmesi değil. Bütün bu süreç çok daha temelden gelen bir şeye dayanıyor. Avrupa bakış açısı Türkiye’ye karşı gerçekçi olacaksa o şu anlama gelir, Türkiye ve Türk vatandaşları Avrupa ulusları tarafından tamamen eşit şartlarda algılanmalı, eşit görülmeli. Eğer bu eşitlik üye ülkeler tarafından kabul edilmezse o zaman bu politikanın çok kibirli ve çok da cahil bir görüş kaldığını söyleyebilirim şahsen. Dolayısıyla Avrupa Birliği’ne tavsiyem şudur, Helsinki stratejisine geri dönülsün, Helsinki stratejisini yeniden güvenilir kılın ve net bir şekilde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımını belki olur belki olmaz şeklinde değil ama Avrupalıların da isteyeceği ve ihtiyaç olarak göreceği, bir öncelik olarak algılayacağı bir hale getirmektir, benim Avrupa Birliği’ne mesajım. Kısa vadede her iki tarafta da bir miktar yatışmaya ihtiyacımız var. Özellikle politik söylemleri bir miktar değiştirmeye ihtiyacımız var.”

 

AB’deki Gelişmeler

Avrupa Parlamentosu Bütçe Komitesi üyesi Alman Milletvekili Reine Burge (EPP, DE), Brüksel’de Kıbrıslı gazetecileri masada bulunan Brexit’le ilgili yeni zorluklar, ekonomik kriz ve göçmenler sorunu, Kıbrıs’a verilecek Avrupa fonları konusunda bilgilendirdi.

Yeni bir komşuluk politikasının belirlenmesinin başlıca konulardan biri olduğunu belirten Alman Milletvekili, güvenlik olsun ekonomi olsun, AB’nin zorluklarla yüzleşememesi durumunda, diğer kıtaların dizginleri ele alması gerektiğini vurguladı.

Avrupa Birliği’nde 120 milyon kişi yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında bulunuyor. Brüksel 2020 yılına kadar en az 20 milyon kişinin hayat şartlarını iyileştirmesini hedefliyor. Avrupa Parlamentosu yoksullukla mücadele kapsamında Strasbourg’da onayladığı raporla birlikte üye ülkelerin bu konuda daha duyarlı olmasını istiyor. Ekonomi uzmanları yoksulluğun giderilmesi için siyasi iradenin önemine vurgu yapıyor.

 

İspanya

İspanya Başbakanı Mariano Rajoy'un bu siyasi pokerde attığı yeni adımın ardından, Barcelona'da hafta sonunda birkaç yüzbin kişi sokağa çıktı.

Yıpratma savaşı yaşanabileceğine, krizin uzun sürebileceğine, İspanya'nın demokrasinin sınavdan geçebileceğine ve ekonomiyi uzun yıllar boyunca olumsuz etkileyebileceğine dair bir çok işaret bulunuyor. Ancak Katalonya açısından, bağımsızlık hayalinin siyasi ve ekonomik bedeli her geçen ay artacak.

Portekiz devlet televizyonu RTP’ye özel bir mülakat veren Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker Katalonya krizinin ve artan milliyetçiliğin büyük tehlike oluşturduğunu söyledi. “En büyük tehlike milliyetçilik. Milliyetçilik Avrupa Birliği’nin küresel anlamda önemli rol oynamasını engelleyerek birlik ve beraberliğimizi baltalamamalı.”

 

Aşırı Sağ

Ancak mecliste AfD'ye karşı bir başka mücadele, meclis başkanvekillikleri konusunda verilecek. Bugünkü oturumda meclis başkanının yanısıra her partiden birer kişi olmak üzere başkanvekilleri de seçilecek. Mecliste temsil edilen her partinin meclis başkanvekilliğine sahip olması anayasada yer almasa da şimdiye kadar bu tür bir uygulamaya gidilmiş ve başkanvekilleri tüm parti gruplarının oyunu alarak göreve gelmişti. Ancak AfD'nin meclis başkanvekilliği için adayı Albrecht Glaser'in tüm parti grupları tarafından boykot edilmesi bekleniyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ilk kez içinde aşırı sağcı bir partiyi barındıracak olan Federal Meclis'i gerilimli günler bekliyor. AfD adayının seçilebilmek için 709 milletvekilinden 355'inin oyunu alması gerekiyor. Üçüncü turda ise "evet" oylarının sayısının "hayır" oylarından fazla olması yeterli. Adayın o zaman da seçilememesi durumunda Meclis İhtiyarlar Heyeti nasıl bir yol izleneceğine karar verecek.

İslam'ı "dinden ziyade siyasi bir ideoloji" olarak tanımlayan 75 yaşındaki Glaser, "İslam'ın özgürlüklere saygı duymadığını ve bu nedenle Müslümanlara din özgürlüğü tanınamayacağını" savunarak tepki toplamıştı. 

Avusturya'da seçimlerin galibi ÖVP, aşırı sağcı Avusturya Özgürlükçü Partisi ile koalisyon görüşmelerine başlama kararı aldı. Her iki parti de seçimler öncesi göçmen ve mülteci karşıtı söylemleriyle dikkat çekmişti. 2005 yılından bu yana Genel Başkanlık görevini yürüten 48 yaşındaki Heinz-Christian Strache seçmen tabanını genişletmek amacıyla radikal söylemlerden kaçınan ılımlı bir görünüm sergilemeye çalışıyor. Geçmişte aşırı sağ çevrelerle olan bağlantılarını "gençlik günahı" olarak nitelendiren Strache, Genel Başkan olarak parti içinde Nazilerin yüceltilmesine müsamaha göstermediğini vurguluyor. Strache, 20 yaşındayken Almanya'da 1989 yılında Neonazilerin düzenlediği bir etkinlikte kimlik tespiti için kısa süreliğine gözaltına alınmıştı.

 

Kıbrıs

Avrupa Parlamentosu Hıristiyan Demokrat Grubu üytesi Kıbrıslı Rum Lefteris Christoforou, Avrupa Birliği değerinin Kıbrıs için paha biçilmez olduğunu belirtti; Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak da ne zaman sorulsa Avrupa Parlamentosu düzeyinde siyasi grubunun Kıbrıs’la ilgili desteğinin ‘tam’ olduğunu vurguladı. Bunun değerinin paha biçilmez olduğuna dikkat çeken Christoforou, insanların bunu ancak bloğun dışında olduklarında anlayabileceklerini vurguladı.

Rum lider Nicos Anastasiades’in Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le 24 Ekim’de Moskova yapacağı görüşmeden sonra imzalanacak beş anlaşmaya son şekli verildi.

 

AB Güvenliği

2020'de yürürlüğe girmesi planlanan sistem (Entry Exit System - EES) AB vatandaşı olmayan yolcuların parmak izlerini ve diğer biometrik verilerini toplayacak. Ancak Avusturyalı AP Milletvekili Angelika Mlinar yeni sistemin insan hakları ihallerine yol açabileceği uyarısında bulundu: “Bu düzenleme üçüncü dünya ülkelerinden Avrupa’ya seyahat edenlerin temel haklarında büyük bir etki yaratacak. Özellikle de kapsamlı veri saklama süreci devreye girdiğinde.” AB sınırlarında girişte toplanacak veriler dört yıl boyunca saklanacak ve güvenlik güçlerinin erişimine açık olacak.

 

Almanya

Almanya'dan yedi yıl sonra ilk kez bir Cumhurbaşkanı Rusya'yı ziyaret ediyor. Frank Walter Steinmeier, Rusya lilderi Putin'e "İlişkileri geliştirmemiz gerek" dedi. İki ülke arasındaki ilişkiler son yıllarda Rusya'nın Ukrayna iç savaşındaki rolü ve Kırım'ı ilhakı nedeniyle gergin durumda. Cumhurbaşkanlığından önce dışişleri bakanlığı görevinde bulunan Steinmeier'in Perşembe günü Berlin'e dönmesi bekleniyor.

Almanya'da koalisyon ön görüşmeleri Türkiye-AB ilişkileri, iklim ve göç politikalarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle çıkmaza girdi. Görüşmelerde yer alan liberaller, koalisyon şansını yüzde 50 olarak nitelendirdi.

 

Hollanda

Hollanda'da 15 Mart'ta düzenlenen erken genel seçimden 225 gün sonra hükümet resmen kuruldu. Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Demokrat 66 (D66) ve Hristiyan Birlik Partisi'nden (CU) oluşan dört partili yeni koalisyon hükümeti göreve başladı. Ülkede İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana hükümetsiz en uzun dönem yaşandı.

 

Danimarka

Danimarka’da 21 Kasım’da yapılacak yerel seçimlerde çok sayıda Türkiye kökenli aday yarışacak. Danimarka İstatistik Kurumunun 2016 yılı verilerine göre, ülkede 62 bin 219 Türkiye kökenli yaşıyor.  

 

 


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten