ERMENİ İDDİALARINA KARŞI HUKUK YOLU ETKİLİ SONUÇLAR VERMEYE BAŞLAMIŞTIR
Yorum No : 2014 / 63
05.05.2014
3 dk okuma

Tarihi geçmişe ait Ermeni iddialarına karşı çıkan, bu iddiaları yalanlayan Türklere karşı Ermenilerce girişilen tehdit ve sindirme eylemlerine karşı mahkemelerde etkili cezai hükümler ve cezalar verilmeye başlanmıştır. Akademisyen Maxime Gauin’in tanınmış Ermeni diaspora fanatiği Nissanian’a karşı açtığı davada kazandığı başarı ve Sırma Oran’ın Leylekian’a karşı kazandığı davadan sonra, geçtiğimiz günlerde Versailles mahkemesi iki Ermeni’yi, Fransa parlamentosunda 2006 yılında kabul edilen ve 2012 yılında Fransa Anayasa Konseyi tarafından iptal edilen yanlı ve ayırımcı yasaya karşı düzenlenen protesto gösterilerinin önde gelen isimlerinden Emine Çetin’ i tehdit etmek suçuyla altı ve dört ay hapis cezası ile 7000 avro para cezasına mahkum etmiştir.

 

Ermeni iddialarına ilişkin olarak uluslararası yargılama ve hukuk sürecinde alınan kararlar Ermeniler bakımından daha da cesaret kırıcıdır. Uluslararası prestije ve saygınlığa sahip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHİM) kararı Ermeni iddialarının savunucuları ve tarihi gerçekleri çarpıtanlar için bir karabasan olmuştur. 47 üyeli Avrupa Konseyi’nin bağımsız bir organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 17 Aralık 2013 tarihinde verdiği kararda, hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde, Dr. Perinçek’in Ermeni iddialarını, kamuya açık toplantılarda, “uluslararası yalan” olarak ifade etmesi nedeniyle İsviçre’de verilen mahkûmiyet kararını bozmuş ve İsviçre’yi kararını düzeltmeye davet etmiştir.

 

Ermeni iddiaları yandaşları tüm imkânlarını seferber ederek İsviçre’yi AİHM’in Perinçek kararının yeniden görüşülmesi için itiraz etmeye teşvik etmiştir. Son olarak, Fransa Devlet Başkanı yaptığı bir açıklamada, Fransa hükümetinin de İsviçre’yi itirazında desteklediğini beyan etmiştir. Yapılan bu destek beyanı ve davanın yeniden görüşülmek üzere büyük mahkemeye taşınmasında İsviçre’nin yanında davaya müdahil olma kararı iki bakımdan mahkemenin bağımsızlığına ve tarafsızlığına müdahale anlamına gelebilecek kara bir gölge düşürmeye müsait görülebilecektir. Her şeyden önce, itirazın büyük mahkemeye taşınması keyfi, otomatik bir süreç değildir. Beş kişiden oluşan bir hâkimler heyeti yapılan itirazı inceler, kabul edilir bulunup bulunmayacağına onlar karar verir. Dolayısıyla, itirazın kabul edileceği ve davanın büyük mahkemeye taşınacağı varsayımında bulunmanın ne kadar basiretli bir beyan olduğu tartışılabilir. İkinci hususa gelince: davanın büyük mahkemeye gitmesi halinde, herhangi üçüncü bir tarafın, bu durumda Fransa’nın, davaya müdahil olabilmesi münhasıran AHİM başkanının takdirine ve kararına bağlıdır. Mahkeme başkanının takdirine bağlı bir durum hakkında peşinen bir tavır sergilenmesinin de keza ne kadar basiretli olduğu tartışmaya açıktır.

 

Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bağımsızlığına ve tarafsızlığına tereddütsüz güven duyan bir ülke olagelmiştir. Nitekim Türkiye geçmişte AİHM’in Perinçek davası benzeri, ifade özgürlüğüne ilişkin kendi aleyhine verilen kararlar da dâhil olmak üzere çok sayıda kararı saygıyla karşılamış ve uygulamıştır. Mahkeme üzerinde bilinçli ve hissi siyasi etkide bulunma çaba ve girişimlerinin kanıtlarıyla görülebildiği son gelişmeler karşısında, mahkemenin bağımsız ve tarafsız karar vereceğine güvenimizi, mahkemenin yakışıksız girişimlerden etkilenmeyeceğine dair inancımızı ifade etmekte yarar görürüz.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten