Soğuk Savaş’ın sonra ermesi ve ardından Sovyetler Birliği’nin dağılması, dünyada ekonomik boyuta dayanan yeni bir güç dengesi oluşturmuştur. Bu çerçevede, stratejik konumları ve zengin enerji kaynakları nedeniyle Kafkasya ve Orta Asya, her zaman bölgenin kilit noktasını olmuştur. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından etkisini kaybetmek istemeyen Rusya, bölgede Çin ve ABD ile güç rekabetine girmiştir. Ancak son yıllardaki politik gelişmeler, bölgede yeni bir güç dengesinin oluşmasına yol açarak, daha önce zayıf konumda bulunan Kafkasya ve Orta Asya ülkelerini önemli bir aktör haline getirmiştir.
Ekonomik rekabetin boy aldığı Avrasya’da, büyük güçler etkinlik kurma çabasına girmişlerdir. ABD, Rusya, Çin’in bu mücadelede öne çıkan önemli aktörler olduğu görülmektedir. Tarihsel olarak siyasi ve askeri güce sahip olan Rusya, Sovyetlerin dağılmasından sonra da etkisini korumaya çalışmıştır. Bu doğrultuda attığı en önemli adımlardan biri, İran ve Hindistan’ı da kapsayan Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (INSTC) projesidir. Ancak Rusya-Ukrayna savaşının başlaması uygulanan yaptırımlar bu koridoru işlevsiz hale getirmiştir. Dolayısıyla, sürecin doğal akışından kaynaklanarak Rusya istemese dahi farklı yöntemlerle baskısı altında tutmaya çalıştığı bölgede gücünü adım adım kaybetmek üzeredir.
Rusya’nın aksine Çin etkisini giderek artırmaktadır. Bu noktada 2013 yılında başlattığı Kuşak ve Yol Projesi, önemli adım olmuştur. ABD’nin Hint-Pasifik bölgesinde artan etkisi sonucunda Çin’i çevrelemesi tehdidine karşı bir yanıt olarak geliştirilen bu girişim, ulaştırma, altyapı, enerji ve iletişim bağlantıların içeren kara ve deniz ticaret yollarını kapsamaktadır. Tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması olarak görülen bu proje, Çin’in Asya’nın büyük bölümünü ekonomik olarak kendine bağımlı hale getirmesine yol açmıştır Çin’in bu jeopolitik yükselişi, ABD tarafından önemli bir tehdit olarak algılanmıştır. ABD’nin bu tehdit karşısında verdiği yanıt, Azerbaycan ve Ermenistan arasında ilişkilerin düzeltilmesi kapsamında arabulucu olması ve bölgede kendi varlığını ortaya koymasıyla kendisini göstermiştir. Dolayısıyla, Zengezur koridorunun açılması sürecinde ABD’nin fiziki olarak bölgeye dahil olması Çin’in etkisinin yükselmesi karşılığında bir denge politikası kurmuştur.
Bu rekabet ortamında Orta Asya ve Kafkasya görünmez ama belirleyici bir öneme sahiptir. Asya’yı Avrupa’ya bağlayan tüm ulaştırma hatlarında bu bölgeler, bağlantı noktası konumundadır. Özellikle, Orta Koridor’un 2022’de faaliyet alanını genişletmesi[1], yeni bir dönemin başlangıcını temsil etmektedir. Rusya-Ukrayna savaşı, Orta Koridor’a stratejik bir önem kazandırmıştır. Çin’den başlayan kara ve demiryolları hatları, Orta Asya ve Hazar geçişi üzerinden Azerbaycan ve Gürcistan yoluyla Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya ulaşmaktadır.
Orta Asya ve Kafkasya’nın bu entegrasyon sürecinde üstlendiği rol, bölgeleri yalnızca ekonomik açıdan değil, siyasi bakımdan da ön plana çıkarmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı’nın toplantıları, özellikle 2025 Kasım ayında yapılmış Gebele Zirvesi, bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Stratejik konumları, söz konusu bölgeleri yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda Avrasya’daki büyük güçler karşısında ortak iş birliği zemini oluşturan aktörler haline getirmiştir.
Bu durum, özellikle Karabağ Savaşı sonrasında daha belirgin bir hal almıştır. 2021 tarihli Şuşa Beyannamesi, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki mevcut iş birliğini farklı alanlara taşımıştır. 2025 yılında ABD’nin arabuluculuğuyla Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi ve Zengezur Koridoru’nun açılmasına ilişkin anlaşmanın imzalanması, bölgedeki ekonomik ve ulaşım bağlantılarını güçlendiren bir adım olmuştur. Orta Koridor’un bir uzantısı olarak değerlendirilen Zengezur Koridoru, uzun zaman tecrit altında kalan Ermenistan’ın iş birliğine dahil olmasını, ekonomik kalkınmasını ve Rusya’nın bölgedeki etkisinin azalmasını sağlamıştır. Aynı zamanda bu ilişkiler kapsamında önemli noktalardan biri de Rusya’nın Ermenistan ve Azerbaycan üzerinde güç kaybından kaynaklanan bir tehdit karşısında verdiği tepkidir. Bu ülkelere karşı baskı uygulama girişimlerinde bulunması, özellikle Azerbaycan’la yaşanan uçak ve diaspora krizi yakın zamanda cumhurbaşkanlarının Tacikistan’daki görüşmelerinde ele alınmış, bir uzlaşıya varılmıştır. Bu gelişme her iki tarafın anlaşmaya daha yatkın olduğunun göstergesidir.
Sonuç olarak, değişen jeopolitik şartlar çerçevesinde Orta Asya ve Kafkasya, ekonomik entegrasyon sürecinin merkezinde yer almaktadır. Yeni uluslararası dengeler, bölgede Rusya’nın etkisini azaltırken, ABD ve Çin’in bölgeye girişini kolaylaştırmakta ve Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin bağımsızlıklarını pekiştirerek uluslararası sisteme entegrasyonlarını hızlandırmaktadır.
*Görsel: Anadolu Ajansı
[1] Orta Koridor'da Türkiye'nin önerisiyle çalışma grubu kuruldu, 31 Ekim 2025, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/orta-koridorda-turkiyenin-onerisiyle-calisma-grubu-kuruldu/2623496
© 2009-2025 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır