Rusya-Ukrayna arasında dördüncü ayını tamamlayan savaş, sivil ve asker kayıpların ve yerlerinden edilen insanların yanı sıra dünya ekonomi sistemini etkileyen doğalgaz-petrol fiyatlarındaki aşırı artış meselesi ve Ukrayna’dan çıkarılamayan tahıl konusuyla da yeni bir krizi gündeme taşımıştır. Gizliliği kaldırılan ABD istihbaratı, Rus donanmasına Odessa ve Ochakiv limanlarına mayın döşeme emri verildiğini ve Ukrayna tahıl ihracatının ablukasının bir parçası olarak Dinyeper Nehri’ni mayınlarla döşediğini iddia etmektedir.[1] Rusya iddiayı yalanlamış ve mayın döşeyenin Ukrayna olduğunu ileri sürmüştür.
Küresel gıda krizi konusunda bir süredir ciddi uyarılar yapılmaktadır. Buğday kıtlığı ve artan gıda fiyatlarının tüm dünyayı etkileyeceği söylenirken esasen COVID-19 salgınının uluslararası ekonomiyi sarstığı da dillendirilmektedir. Ukrayna, dünya buğday ihracatında 10. sırada ve ihracatının yüzde 95’ini Karadeniz limanlarından yapıyor. 2021-2022 sezonunda 19 milyon ton buğday ihracatı gerçekleştirmişti ve yeni sezonda bunun yarı yarıya düşeceği öngörülmektedir. Ukrayna’nın buğday ihracatı gerçekleştirememesinden en çok etkilenen ülkeler ise alıcıları olan Somali, Benin, Tanzanya, Senegal, Mısır ve Sudan olacak. Gıda ve Tarım Örgütünün 2020 verilerine göre 134 milyon ton üretimiyle en çok buğday üreten ülke Çin’dir, Hindistan da 108 milyon ton üretimiyle bu listede ikinci sıradadır. Sıralama Rusya, ABD, Kanada, Avustralya, Fransa, Pakistan, Almanya, Türkiye şeklinde ilerlemektedir. İhracatta ise Rusya birinci sırada iken onu ABD, Kanada, Fransa, Ukrayna, Avustralya, Arjantin, Almanya, Kazakistan ve Polonya izlemektedir. Amerika Tarım Bakanlığının (USDA) 12 Mayıs 2022’de yayınladığı dünya tahıl piyasalarına ilişkin rapor, 2022-2023 döneminde tüketimin üretimin 13 milyon ton üzerinde olacağına ve düşük üretimin 4 milyon tonluk kısmının Ukrayna kaynaklı olacağına işaret etmektedir.[2] 300 milyon ton civarındaki buğday stokunun yarısının Çin’in elinde olduğu ve buğday ihracatında Rusya’nın ihracat miktarını 2021-2022 döneminde gerçekleşen 33 milyon tondan 39 milyon tona çıkarmasının beklendiği de raporun verileri arasındadır. Dolayısıyla Ukrayna’nın işgal altında olması ve tahıl ihracatını gerçekleştirmede güçlük yaşaması, işaret edilen küresel gıda krizinin sebeplerinden sadece birisidir ancak temel belirleyicisi değildir.
Yüz Yıllık Döngüler, Yüzüncü Yıl Kurguları
Diğer birçok gerekçesinin yanı sıra küresel gıda krizinin de ABD J. Biden Yönetimine ülkenin donanmasını Karadeniz’e yerleştirme baskısı yaratacağı iddia edilmektedir. Nicholas A. Lambert, ABD Deniz Enstitüsü yayını olan Proceedings dergisindeki makalesinde ilginç bir şekilde bugünün Ukrayna buğdayına erişim sorunu ile 1914’te Türkiye’nin Çanakkale Boğazı’nı kapatarak Ukrayna buğdayının Odessa’dan hareketini engellemesi (!) arasında bağ kurmakta ve ABD yönetimini İngiltere’nin yaşadığı “hezimet” konusunda uyarmaktadır.[3] Lambert, 1. Dünya Savaşı’nı ve İngiltere’nin Türk Boğazlarını geçme çabasını tarihi gerçeklerden tamamen kopuk bir şekilde yorumlamaktadır. İngiltere’yi Çanakkale Boğazı’na yönlendiren gerekçeyi, Londra’nın küresel buğday fiyatının dört katına çıkacağı öngörüsü üzerine yoksulların huzursuzluğundan korkarak yaklaşan seçimlerde ekmeği karneye bağlamak, yüksek enflasyon gibi sebeplerle hükümetin düşmesini önlemek adına daha masrafsız görünen savaşı tercih etmesi olarak değerlendirmektedir. Lambert, operasyonun “ölümcül bir bataklığa” dönüştüğünü, “aşağılayıcı yenilgi” nedeniyle Asquith hükümetinin düştüğünü, dahası İngiltere’nin Odessa’da zaten buğday olmadığını öğrenerek dehşete kapıldığını ifade etmektedir. Makalede, bugün için de ABD’nin artan tahıl fiyatları karşısında hiçbir şey yapmama seçeneğinin bulunmadığını ancak mayın taramaları ve tahıl sevkiyat tankerlerine eskortluk görevleri için Donanmayı göndermenin de uzun süreli ve yüksek riskli bir operasyon olacağına işaret edilmektedir. Öncelikle Ukrayna buğdayının ihracının mümkün olduğu, çiftliklerden limanlara uzanan ulaşım ağının çalışır durumda olduğu ve dolayısıyla buğdayın devamının geleceğinin de kontrol edilmesi salık verilmektedir.
Günümüz gelişmelerinden özellikle Orta Doğu, Kuzey Afrika, Balkanlar, Doğu Akdeniz, hatta Ege’de yaşanan gerilim ve anlaşmazlıklardan bahsedilirken 100 yıl öncesinin gelişmelerine atıf yapılması ilk kez olmamaktadır. Belki dünya için yeni bir ekonomik, siyasi sistemin gerekli olduğu kanaati hâsıl olmuştur ve bunu Birinci Dünya Savaşı’nın izinden giderek gerçekleştirmeyi önerenler de vardır. Ancak savaşlar temize çekilemez. Yeniden canlandırılarak o günün yanlışlarının doğurduğu sonuçlar değiştirilemez. Tarih her zaman tekerrür etmez ve günün koşulları artık tamamen farklıdır.
Güvenlik Sadece Askeri Yöntemlerle Sağlanamaz
Bugün Karadeniz güvenliğini, kendi güvenliğinin parçası sayan Türkiye, Karadeniz havzasındaki en güçlü NATO üyesidir. Türk Boğazlarının geçiş rejimini düzenleyen ve Karadeniz güvenliğinde kilit bir uluslararası antlaşma olan Montrö Boğazlar Sözleşmesini de kararlılıkla uygulamaktadır. Türkiye’nin Karadeniz politikası da sağlam hukuki temellere oturmaktadır. Ne var ki zaman zaman Türkiye’nin Karadeniz politikasına şüpheyle bakan yorumlar ya da Türkiye’yi anmayan ama Türkiye’nin yerini doldursun diye yapılan alternatif politika önerileri yayınlanmaktadır. Hâlbuki Türkiye Ukrayna-Rusya savaşından ve bunun doğurduğu ardıl sorunlardan etkilenen, NATO’nun karar alıcı mekanizmasında etkin olan, Karadeniz güvenliğini de diğer pek çok devletten daha fazla önemseyen bir devlettir.
Diğer taraftan özellikle ABD’de üretilen bu tür makale ve öneriler, konu özellikle Karadeniz güvenliği olduğunda tamamen militarist bir bakışla kaleme alınmaktadır. Bu konuda eski NATO komutanları olan Ben Hodges[4] ve James Stavridis başı çekmektedir. Nitekim Stavridis de dünya gıda kıtlığına karşı, İran’ın Hürmüz Boğazını kapatması üzerine petrol akışının sürdürülmesi adına 1987 yazında başlatılan Samimi İrade Operasyonu (Operation Earnest Will) benzeri bir operasyon önermekte ve Karadeniz’de “müttefikleri içeren yeni cephe” açılması gereğine işaret etmektedir.[5] Savaşın Karadeniz’e taşınması yönündeki öneriler, tüm olasılıkları irdelemeyen, savaş dışı alternatif yöntemleri dışlayan, arkasında bırakacağı yıkıntıyı önemsemeyen ve bölgesel barışa zarar verecek türden önerilerdir. Karadeniz’in güvenliği konusuna sadece askerî açıdan bakmak yanıltıcı ve tehlikelidir. Karadeniz güvenliği, sadece sahildarlarını değil geniş Karadeniz havzasını ilgilendirmektedir ve ancak ekonomik ve ticari işbirliklerini de kapsadığı zaman kalıcı, sürdürülebilir, istikrarlı bir barış ortamı yaratılabilir. Diğer türlüsü yani salt askerî görüş, Bulgaristan Silahlı Kuvvetlerinin çevredeki çatışmalardan kaynaklanan riskleri karşılayacak silah, teçhizat ve insan gücüne sahip olmaması; Gürcistan’ın Ukrayna’dan sonraki hedef olmamak adına Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i rahatsız etmeme gayreti sergilemesi ve zaten bir savaş durumunda kara kuvvetlerini tamamlayacak iyi eğitimli hava ve deniz kuvvetlerine sahip olmaması gibi hususlara[6] boğulmayı getirir. Bu tür yaklaşımlar eninde sonunda ABD’nin Karadeniz’e davet edilmesi önerisiyle neticelenmektedir. Nitekim ilk etapta NATO Karadeniz Gücü kurulmasından bahsedilirken şimdi öneriler ABD Donanmasının tahıl sevkiyatına eşlik etmek ve mayın tarama göreviyle Karadeniz’e konuşlandırılmasına dönmüş durumdadır. Kaldı ki buğday için Polonya sınırına geçici silolar inşa edilmesi şeklindeki ABD önerisi, buğdayın demiryolu ağlarıyla Romanya üzerinden taşınması şeklindeki Fransa önerisi, BM konvoyuyla korunarak limanlardan İstanbul Boğazı’na gemilerle taşınması şeklinde BM önerisi ve ek olarak mayın temizleme yerine güvenli hat ve bölgeler oluşturulması yönündeki Türkiye önerisi daha gerçekçidir.
Ukrayna-Rusya savaşından kaynaklı tüm sorunların çözümünde askeri yöntemleri tek seçenek olarak sunmak sadece bölgeyi değil dünyayı etkileyecek yeni krizleri tetikleyecektir. Karadeniz’de gerçek bir güvenlik ortamının oluşturulabilmesi, Karadeniz’in geniş havzasında bulunan tüm ülkelerin ekonomik ve siyasi işbirliğinin desteklenmesini gerektirir. Nitekim 1992’de İstanbul’da imzalanan anlaşma ile kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) tam da bu amaca hizmet etmektedir. İşlevselliği, BLACKSEAFOR (Karadeniz Donanma İş Birliği Görev Grubu), Blacksea Harmony (Karadeniz Uyum Harekâtı) ve BCSF (Karadeniz’e Sahildar Devletler Sınır/Sahil Güvenlik Teşkilatları Forumu) gibi işbirlikçi denizcilik faaliyetleriyle de desteklenmiştir. Karadeniz’de kalıcı barış, istikrar ve güvenliğin sağlanması KEİ’nin işlevselliğinin sağlanması ile mümkün olabilir. Türkiye’nin Karadeniz politikasının bir özeti niteliğinde olan KEİ, tüm dünyayı sarsacak genişleyen savaşlara en iyi alternatiftir. Basit bir bildirimle üyelikten çıkmak mümkün olmasına rağmen tek bir üyesinin bile KEİ’den ayrılma bildiriminde bulunmaması, bölge ülkelerinin de KEİ’nin işlevselliğine bağlı bir barış ortamına dönük umudunun canlı olduğunun göstergesidir. Yüzüncü yıl sendromlarını da Karadeniz’i bir savaş denizine çevirecek çağrıları da durdurmanın yolu olarak KEİ’yi eski işlerliğine döndürmenin yolları aranmalıdır.
[1] "ABD'den 'Rusya' iddiası: Karadeniz limanlarına mayın döşeme emri verildi", CNN Türk, 24 Haziran 2022, https://www.cnnturk.com/dunya/abdden-rusya-iddiasi-karadeniz-limanlarina-mayin-doseme-emri-verildi
[2] Raporun detaylı incelemesi için bkz. Ali Ekber Yıldırım, "Buğdayda dünyadaki gelişmeler ve Hindistan’ın yasağı", Dünya Gazetesi, 17 Mayıs 2022.
[3] Nicholas A. Lambert, "Look Before You Leap, Proceedings", June 2022, Vol. 148/6/1,432, https://www.usni.org/magazines/proceedings/2022/june/look-you-leap; Nicholas A. Lambert’ın Sir John Fisher’s Naval Revolution (1999), Planning Armageddon (2012) ve The War Lords and the Gallipoli Disaster (Oxford University Press, 2021) isimli kitapları bulunmaktadır.
[4] Ben Hodges, Lauren Speranza, "10 Ways to Boost NATO’s Black Sea Defenses", 5 April 2022, https://cepa.org/10-ways-to-boost-natos-black-sea-defenses/; Gözde Kılıç Yaşın, "Değişen Karadeniz Jeopolitiği ve NATO", AVİM, 16 Mayıs 2022, https://www.avim.org.tr/tr/Analiz/DEGISEN-KARADENIZ-JEOPOLITIGI-VE-NATO
[5] "James Stavridis: The next front in the Ukraine war will be on the Black Sea", Bloomberg, 9 May 2022, https://www.twincities.com/2022/05/09/james-stavridis-the-next-front-in-the-ukraine-war-will-be-on-the-black-sea/; James Stavridis, "Admiral Stavridis Calls For Black Sea Ship Convoys", Bloomberg, 29 May 2022, https://gcaptain.com/admiral-stavridis-calls-for-black-sea-convoys/; "'New Front' in Russia-Ukraine War Will Emerge in Black Sea: Stavridis", Newsweek, 6 May 2022, https://www.newsweek.com/new-front-russia-ukraine-war-will-emerge-black-sea-stavridis-1712955
[6] Eugene Kogan, "Black Sea Security in Times of War", European Security & Defence, 24 April 2022, https://euro-sd.com/2022/04/articles/exclusive/25756/black-sea-security-in-times-of-war/
© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır
Henüz Yorum Yapılmamış.
-
FENER RUM PATRİKHANESİNİN STATÜ İLERLETME ÇABASI VE YARATTIĞI DÜĞÜMLER
Gözde KILIÇ YAŞIN 24.11.2022 -
AZERBAYCAN-ERMENİSTAN BARIŞ GÖRÜŞMELERİNİN AKTÖRLERİ
Gözde KILIÇ YAŞIN 27.10.2022 -
FENER RUM PATRİKHANESİ’NİN HUKUKİ STATÜSÜ
Gözde KILIÇ YAŞIN 18.10.2022 -
DİPLOMASİ ÇARKLARI: TÜRKİYE’NİN DENKLEME YERLEŞMESİ
Gözde KILIÇ YAŞIN 07.04.2022 -
ERMENİ İDDİALARI, HUKUK VE SİYASİ LOBİCİLİK
Gözde KILIÇ YAŞIN 09.05.2023
-
TÜRKİYE’NİN “YENİLİKÇİ DİPLOMASİ” ATILIMI: ANTALYA DİPLOMASİ FORUMU
Hazel ÇAĞAN ELBİR 24.06.2021 -
ALMANYA İSTİHBARATI VE AŞIRI SAĞ
Hazel ÇAĞAN ELBİR 27.09.2018 -
AVRUPA’DA YÜKSELEN MİLLİYETÇİLİK VE AYAKTA KALMAYA ÇALIŞAN SOSYAL DEMOKRATLAR
Hazel ÇAĞAN ELBİR 02.02.2017 -
KARABAĞ, AZERBAYCAN’IN EGEMENLİĞİ VE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMELİDİR
Gözde KILIÇ YAŞIN 27.03.2023 -
ERMENİ KÜLTÜRÜ VE ERMENİ PROPAGANDASI
Hazel ÇAĞAN ELBİR 09.09.2013
-
THE TRUTH WILL OUT -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2023 -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2022 -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
Türk-Ermeni İlişkileri Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2021 -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2020 -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2019 -
Türk-Ermeni Uyuşmazlığı Üzerine Ömer Engin Lütem Konferansları 2018 -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
Ermeni Sorunu Temel Bilgi ve Belgeler (2. Baskı)
-
EU-TÜRKİYE COOPERATION IN CENTRAL ASIA AND SOUTH CAUCASUS: TOWARDS SUSTAINABLE ENGAGEMENT IN ENERGY AND CONNECTIVITY -
AVİM 2023 YILLIK RAPOR | ANNUAL REPORT -
ÇAĞDAŞ BATI AVRUPA AKADEMİ DÜNYASINDA IRKÇILIĞIN VE YABANCI DÜŞMANLIĞININ ARAŞTIRILMASININ ZORLUĞU: FRANSA ÖRNEĞİ
-
"DEVAM EDEN DEVLET-HALEF DEVLET TARTIŞMALARI VE ULUSLARARASI SORUMLULUĞA HALEFİYET TEORİLERİ IŞIĞINDA ERMENİ MESELESİ" BAŞLIKLI KONFERANS