ERMENİ DİYASPORASI NASIL ETKİLENMEKTEDİR
Yorum No : 2013 / 45
06.05.2013
3 dk okuma

Yer yüzündeki ülkeleri göç alan ve göçmen yollayan ülkeler temelinde bir sınıflandırmaya tabi tutmak mümkündür. Böyle bir sınıflandırmada içinde yer aldığımız coğrafya göç veren bir bölge olarak temayüz etmektedir. Bunun belki tek istisnası Türkiye olmaktadır. Son iki yüzyıl içinde Türkiye, bir dönem nufusunun büyük bir oranı göçmen nufustan oluşan bir ülke niteliği de kazanacak şekilde, aldığı göçmen sayısı verdiği göçten çok daha fazla bir ülke olagelmiştir.

Komşu Ermenistan’da ise çok daha farklı bir gelişme sözkonusudur. Ermenistan nufusu, düşük doğum oranının yanı sıra, dışarıya verdiği sürekli göçün de etkisiyle inişe geçen bir eğri izlemektedir. Bugün Ermenistan nufusunun birkaç katı ermeni asıllının dünyanın belli başlı yörelerinde yaşadığı bilinmektedir. Halen ermeni asıllı nufusun en yoğun yaşadığı ülke Rusya’dır. Daha sonra, daha azalan sayılarda ABD ve Kanada, başta Fransa olmak üzere Avrupa, Ortadoğu, başta Arjantin olmak üzere Latin Amerika, ve Avustralya gelmektedir.
Ermenilerin göç etmeyi tercih ettiği ülkeler, çoğunluğu oluşturan Rusya hariç tutulursa, bölgeden göçmen veren diğer halkların güzergahlarıyla örtüşmektedir. Ermeni diyasporasının göze çarpan bir özelliği bulundukları topluma uyum sağlamakla beraber asimile olmakta zorlanmalarıdır. Ermeni diyasporasının kimliğini korumadaki direnme gücünün kaynağı, kendine özgü mezhebi ve geleneği ile kilise ve din birlikteliğinin yanı sıra, milliyetçilik duygusunun da kilisenin desteğiyle canlı tutulması olarak ortaya çıkmaktadır.

Ermeni diyasporasının milliyetçilik duygusunun önde gelen bir motivi , tarihi geçmişin ikibin yıl öncesine taşınarak efsaneleştirilmesi ve daha sonra, birinci dünya savaşı öncesi ve sırasında içeriden ve dışarıdan kışkırtılmak suretiyle peşine düştükleri hayalin geri tepmesi sonucu kurunun yanında yaşın da büyük zarar gördüğü mağduriyetin nesilden nesile aktarılarak canlı tutulması olarak ortaya çıkmaktadır. 

İçinde yaşanılan dönemin karşılıklı acıları dikkate alınmadan , maruz kalınan mağduriyetin tek yanlı ve bencilce büyük felaket olarak ifade edilmesi sosyolojik bir bakış açısıyla anlaşılabilir de olsa, bu tek yanlı algılamanın siyasi propaganda konusu olabilmesi ve siyasi amaçlara hizmet eder hale gelmesi iddiaların muhatabı Türkiye’de bir savunma refleksini harekete geçirmekte ve kendi yakın tarihinde içine gömdüğü derin acıların ve yaranın açılmasına neden olmaktadır.

Siyasi sahnede, ermeni diyasporanın azınlığını oluşturan bir kitle tarafından dile getirilen bu iddiaların sınırlı sayıda ve garip bir tecelli ile geçmişte Ermenileri kışkırtan ve olayların sorumluluğunu taşıdığında kuşku bulunmayan ülkelerden kaynaklanıyor olması da Türkiye’nin günümüzde yakın ilişkiler sürdürdüğü bu ülkelerin, bu iddialara, ırkçı nefret söylemine ve karalama propagandasına karşı çıkmak bir yana, hoşgörülü yaklaşımlarıyla, hala tarihi art niyetler mi taşıdıkları sorusunu gündeme getirmektedir.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten