Amerika Ermeni Milli Komitesi (ANCA) ile Eski Yunan Amerikan Liderliği Konseyi (HALC), web sitelerinde ve Facebook adreslerinde, ABD Senatörlerinin planlamış oldukları ABD marka F-35 hayalet uçaklarının Türkiye’ye satışını engellemeye yönelik ortak bir kampanya başlattıklarını duyurdular.[1] Bir Uyarı yayımlayarak, binlerce kişiyi senatörlere e-posta atarak F-35’lerin Türkiye’ye satışına engel olmaya davet ettiler. Bu Uyarılarında, söz konusu duruma Senatörlüğün dikkatini çekmenin en iyi yolunun, telefon çağrıları olduğunu vurguladılar.

F-35 Şimşek II Lockheed Martin web sitesinde duyurulduğu üzere, Türkiye, 25 yılı aşkın bir süredir, özellikle de F-16 Şahin hava aracı konusunda Lockheed Martin ile işbirliği yapmış ve Müşterek Taarruz Uçağı Programının Sistem Geliştirme ve Gösterim aşamasında F-35 Şimşek II programına dahil olduğunda da bu işbirliğini devam ettirmiştir. Bir program ortağı olarak Türk sanayilerinin, programın sürekliliği açısından gerekli küresel F-35 filosu için uygun birer tedarikçi olabileceğine kanaat getirilmiştir. Bu bağlamda, Türk şirketlerine yönelik F-35 sanayi fırsatlarının toplamda 12 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.[2]

Bu katılım şemasında Aselsan, Roketsan, Havelsan ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) gibi Türkiye’nin önde gelen savunma sektörü şirketleri yer almaktadır. Bunların yanı sıra, özel sektör şirketleri de mevcuttur. F-35 programına ilişkin Türkiye’nin payına düşen iş bölümü girdileri arasında “merkezi uçak gövdesi, kablo sistemleri, uçak içi elektroniği ve Roketsan Uzun Menzilli Füze (SOM-J) de dahil olmak üzere uzun menzilli karadan-havaya cephaneleri” içeren havacılık yapıları yer almaktadır.[3] Türk Havacılık ve Uzay Sanayii’nin 12 Temmuz 2017 tarihinde ilk Türk JSF/F-35 Şimşek II hava aracının üretiminde kullanılacak ilk merkezi uçak gövdesini teslim ettiği bildirilmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin 2019 yılında ilk Lockheed Martin F-35 hava aracını teslim almayı öngördüğü de duyurulmuştur.[4]

Yukarıda bahsi geçen bilgiler, Türkiye’nin F-35 programı içerisindeki rolünün basit bir edinimin ötesinde olduğunu gözler önüne sermektedir. Türkiye, F-35 üretiminde bir program ortağıdır. Türkiye ayrıca, ABD ve Avrupa savunma sistemlerinin en büyük tüketicilerinden biri olan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün de güçlü bir üyesidir. Savunma cihazlarının Türkiye’ye satışına yönelik getirilecek açık veya üstü kapalı kısıtlamalar, öncelikle NATO’nu toplu savunma ihtiyaçlarına karşı tam bir aykırılık teşkil edecektir. Toplu savunmanın anlamı, bir NATO üyesine saldırı olduğunda, tüm NATO üyelerinin bu saldırıya uğramış olacağı anlamına gelir. Örneğin, 9.11.2011 tarihinde teröristler ABD’ye saldırdığında, diğer tüm NATO üyeleri de, sanki kendileri saldırıya uğramış gibi ABD’nin yanında yer almışlardır. ABD yıllarca, kendi savunmalarına daha fazla para ve emek harcamaları için Avrupa ülkelerini teşvik etmiştir. Oysa bu yaklaşımdan taban tabana zıt olacak şekilde birçok durumda Türkiye’nin ABD gibi işbirlikçilerinden yetkin savunma sistemleri satın alması engellenmiştir. Bu yanlı tutum neticesinde Türkiye, S-400 gibi gelişmiş hava savunma sistemlerini diğer kaynaklardan temin etme yoluna gitmiştir. Bu günlerde ABD’nin Türk düşmanlığına ilişkin başka örneklere de tanıklık etmekteyiz. Türkiye’ye yönelik yayımlanan “Uyarı” niteliğindeki çağrılarla, Türkiye’ye F-35 satışının önüne geçilmek istenmektedir. Bu çağrılar “ayın en talihsiz çağrısı ödülünü” almaya adaydır. Bu karalama kampanyasının tam ortasında ABD’nin vatandaşlarının karşısına çıkıp “önce Amerika” mı yoksa etnik kökenleri mi diye sormasının vakti gelmiştir.