MERİÇ NEHRİ BOYUNCA TEL ÖRGÜ – SCHENGEN ŞEKİL KAZANIYOR
Yorum No : 2012 / 91
19.12.2012
3 dk okuma

Türkiye ile batı Avrupa arasına duvar çekme eylemi AB fonları ile Yunanistan’da başlamıştır. Avrupa ajanslarının verdiği bilgiye göre, türk-yunan sınırında Meriç nehri boyunca çekilen 4 metre yüksekliğindeki jilet tel örgünün 10.5 kilometresi tamamlanmış ve 3 milyon avroya mal olmuştur. Böylece Schengen düzenlemesi ile getirilen kurallar somut, görünür bir biçim de kazanmış, Avrupa yeni bir perde ile ayrıştırılmaya başlanmıştır.

Türk-yunan sınırındaki jilet tel örgü bu aşamada semboliktir. Bilinen bir anlayışa ve yaklaşıma somut, çirkin bir görünüm kazandırmıştır. İleride daha da uzatılması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu yaklaşımın siyasi ayak izleri daha gerilere, Türkiye’nin balkanlardan dışlanma siyasetine ve girişimlerine uzanır. Batı Avrupa Balkan tanımlamasından hiç hoşlanmamıştır. Bu tanımlamanın bölgedeki türk varlığını ve türk egemenliğini çağrıştırması sözcüğün karalanması için yeterli bir gerekçe sağlamıştır. Balkan sözcüğü Türkçedir. Balkan dağlarını ve balkan coğrafyasını daha önce yaşadıkları yörelere benzeten türk boyları bölgeye bu ismi vermiş ve asırlarca bölge bu isimle anılmıştır.
Günümüzde AB’nin benimsediği ve yerleştirmeye çalıştığı tanım Güneydoğu Avrupa’dır. Henüz AB’ne giremeyen balkan ülkeleri için kullanılan batı balkanlar, AB üyelik süreci ile tedavülden kalkacak, esasen doğu balkanlar diye bir tanım da kullanılmadığı ve bu sınır Romanya. Bulgaristan ve Yunanistan ile çizildiği cihetle Türkiye siyasi literatürde balkanlardan ve bununla irtibatlı biçimde avrupadan dışlanmış olacaktır.

Balkanlarda iyi komşuluk ilişkilerine ve işbirliğine geleneksel olarak önem ve öncelik veren Türkiye “Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirlği” oluşumunda ve kurumsallaşmasında da aktif ve öncü bir rol oynamıştır. Zaman içinde güneydoğu Avrupa kapsamında sayıları ve işlevleri giderek artan kuruluş ve örgütün ortaya çıkmasıyla Türkiye’nin bölgedeki etkinliği de aynı oranda sulandırılmıştır. Yunanistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimine de bölgede yer verme çabaları, slav ülkelerin yeni oluşumlar tasarlamaları da bölgesel kimliğe yardımcı olmamıştır.

Türkiye’nin balkanlardan dışlanması ve AB’den uzaklaşması, Avrupalı kimliğinin ve Avrupa ailesinin bir üyesi olmasının sorgulanması birinci dünya savaşı öncesi koşullara çağrışım yapabilir. O dönemde Osmanlı yönetimi önce müttefik güçlerle işbirliği arayışına girmiş, Fransa ve İngiltere nezdinde ciddi sondajlarda bulunmuş, ancak savaş sonu ganimetini Osmanlı toprakları olarak gören ve paylaşma hesapları içinde olan müttefiklerce diğer kampa itilmişti. Tabiiki koşullar değişmiştir. Türkiye artık avrupa’nın hasta adamı değildir. Tarihten dersini almış ve Lozan ile de yerini belirlemiştir.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten