RÜŞVET Mİ? YENİ BİR SORUN MU? ERMENİSTAN’IN YENİ İSKENDER FÜZELERİ
Yorum No : 2016 / 58
19.10.2016
11 dk okuma

Devletler kendi güvenliklerini diğer devletler ile ilişkilerinde bir denge kurarak ve bu dengeyi koruyarak sağlarlar. Ekonomik, askeri ve dolayısıyla uluslararası siyasi etkinliği sınırlı olan zayıf devletlerin güvenliklerini sağlama yöntemlerinden belki de en önemlisi “bandwagoning” davranışıdır.[1] Buna göre zayıf devletler kendilerinden daha güçlü (ve onlara tehdit oluşturabilecek) bir devlet ile ittifak içerisine girerler; yani bu güçlü devletin bir nevi takipçisi olurlar. Ermenistan, Güney Kafkasya’da izole olmuş, Dağlık Karabağ ve çevresinde ısrarla devam ettirdiği işgalin sıcak çatışmaya dönüşme ihtimali sebebiyle kendisinden güçlü bir devletin korumasına muhtaç bir ülkedir. Bu makalede Ermenistan’ın nasıl Rusya ve bilhassa ABD olmak üzere Batılı ülkeler ile böyle bir ilişkiyi muhafaza etmeye çalıştığı irdelenecektir. Ermenistan bu dengeyi “peşine takıldığı” bu iki kutbu birbiri ile yarıştırarak veya ikisi arasındaki anlaşmazlıklardan faydalanarak yapmaktadır.

Ermenistan eski Sovyet cumhuriyetlerini birçoğunda bulunan yapısal ve siyasi sorunlardan nasibini almıştır. Bunlardan en önemlileri Rusya’nın bugünkü etki alanında kalması ve SSCB döneminin yarattığı Dağlık Karabağ sorununun halen ülke için en önemli sorunu teşkil etmesidir. Ermenistan’ın bağımsızlık sonrasında Karabağ’ı işgali ile Türkiye ve dolayısıyla Avrupa ile doğrudan sınırı kapalı, Azerbaycan ile ilişkileri de savaş sebebiyle olmadığından, Rusya ile komşusu Gürcistan üzerinden irtibatı dışında çıkış noktası bulunmamaktadır. İran’ın Batı dünyası ile ilişkilerinin sınırlı olması da Ermenistan’ın bu mevcut durumunu kalıcı hale getirmiştir. Bu sebeple bağımsızlığından bu yana ekonomik, siyasi ve askeri olarak Ermenistan Rusya’nın en sadık takipçisi olmuştur.

Günümüzde Ermenistan’ın ulusal güvenliği mensubu bulunduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) üyeliği ve Rusya ile yapılan ikili anlaşmalar sebebiyle yüzünü Rusya’ya dönmüş durumdadır. Rusya’nın Güney Kafkasya’daki son askeri üssü halen Ermenistan’ın Gümrü şehrinde bulunmaktadır. Erebuni Havaalanında Rus 3624’ncü Hava Üssü faal durumdadır. 23 Aralık 2015’te Rusya ile Ermenistan arasında imzalanan ve geçtiğimiz hafta Rusya Duma’sında onaylanan Ortak Hava Savunma Sistemi kurulması anlaşması ile Ermenistan’ın hava sahasının güvenliği de Rusya’ya teslim edilmiştir. Ermenistan’daki bu askeri varlık Rusya’nın Kafkasya’daki etkinliğinin devam ettirilmesi açısından kritik önem arz etmektedir. Ermenistan, NATO’ya rakip olarak görülen Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün (CSTO) üyesidir ve devamlı olarak bu örgütün düzenlediği tatbikatlara aktif bir şekilde katılım sağlamaktadır. Sadece 2016 yılında Ermenistan CSTO çatısı altında Rusya ve ABD arasında anlaşmazlık konusu olan Kuzey Kutbu’nda düzenlenen bir tatbikata, Ermenistan’da düzenlenen CSTO Acil Müdahale Gücü tatbikatı Cobalt 2016’ya, St. Petersburg’da düzenlenen Cooperation 2016’ya ve Belarus’ta düzenlenen Unbreakable Brotherhood 2016’ya katılmıştır. 2016 başında Rusya Ermenistan’a 200 milyon dolarlık bir kredi üzerinden Smerch roketleri ve Igla-S mobil hava savunma sistemleri satmış, ayrıca ordusunun modernizasyonunu da üstlenmiştir.

Kısıtlı enerji kaynaklarına sahip bir ülke olarak Ermenistan’ın enerji ithalatının neredeyse tümü Rusya’nın kontrolü altındadır. Ermenistan ekonomisi kısıtlı fosil yakıt üretim ve satın alma gücü sebebiyle Rus ekonomisinin gölgesindedir. Ermenistan elektriğinin %42’sini karşılayan Türkiye sınırındaki Sovyetler Birliği döneminden kalma Metzamor Nükleer Santrali de Rusya denetimindedir. Rusya Ermenistan’a sattığı doğalgaza yönelik uyguladığı sübvansiyonu bir silah olarak kullanarak Ermenistan’daki enerji fiyatlarını denetimi altında tutmaktadır. 2006’da Tebriz-Erivan doğalgaz boru hattı projesinin gündeme gelmesi sırasında Rusya’nın kestiği bu sübvansiyonlar Ermenistan’da ani fiyat artışlarına sebep olmuştur. Bu tehdit karşısında Ermenistan hükümeti bilhassa enerji alanında birçok anlaşma ile tek taraflı tavizler vermek zorunda bırakılmıştır. Örneğin Tebriz-Erivan boru hattının kontrolü Ruslara verilmiş, Hrazdan Termik Santralinin tümü Ruslara satılmış, böylece Ermenistan’ın doğalgaz şirketi ArmRosGazprom’un önce %92 ve 2014’te tüm hisselerinin Gazprom’a devredilmesi ile sonuçlanmıştır. Ayrıca Rusya Ermenistan’da birçok stratejik öneme sahip şirketin de kontrolünü elinde bulundurmaktadır. Bunlar arasında ArmenTel (telekomünikasyon şirketi), Armavia Havayolları ve Ermenistan demiryolları, Ermenistan Efes Sigorta Şirketi, Ararat Altın şirketi, AOZT Mars ve AOZT Erivan Bilimsel Araştırma Enstitüsü gibi kurumlar sayılabilir.

Resmi rakamlara göre 1.2 milyon[2], tahminlere göre ise 2.5 milyonluk bir Ermeni nüfus barındıran Rusya’daki Ermenilerin Ermenistan’a gönderdikleri nakit birikimler Ermenistan’ın en önemli gelir kaynaklarındadır. 2016’da %30 düşüşe rağmen Ermenistan’a Rusya’dan ve diğer eski Sovyet cumhuriyetlerinden gelen nakit akışı 1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Rusya, Gürcistan krizi sonrasında görüldüğü gibi bu nakit akışını kontrol altında tutmaktadır; herhangi bir kesinti Ermenistan ekonomisinin en önemli gelir kaynağından mahrum kalmasına neden olabilecektir.

Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’da sürdürdüğü işgal aslında siyasi, ekonomik ve güvenlik açısından Rusya kontrolü altına girmesi ile sonuçlanmıştır. Bu çerçevede Ermenistan hükümeti artık Rusya’dan bağımsız karar alma yetisini yitirmiş durumdadır. Yakın zamanda Avrupa Birliği ile uzun süredir devam eden Gümrük Birliği müzakereleri de Rusya’nın baskısı ve Ermenistan hükümetinin teslimiyetçi politikası sebebiyle olumsuz sonuçlanmış, Ermenistan bir gecede tüm müzakerelerden vazgeçerek Rusya’nın başını çektiği Avrasya Ekonomik Birliği’ne üyelik kararı almıştır. Şaşırtıcı olan, bu karar her ne kadar Avrupa Birliği nezdinde büyük bir hayal kırıklığı yaratmış ise de Avrupa Birliği tekrar birçok ekonomik yardım programı ve siyasi istişareler ile Ermenistan ile işbirliği çalışmalarını üst düzeyde devam ettirmektedir.

Rusya ile ilişkilerde bu artan bağımlılık Ermenistan’ın güvenliğini olumlu yönde etkilememiş, aksine Karabağ’daki Dört Gün Savaşı’nda da görüldüğü gibi bu bağımlılığın Ermenistan için ciddi bir tehdit oluşturduğu kanaati hem toplum hem de ülkenin liderleri arasında dillendirilmeye başlanmıştır. Savaş sırasında CSTO üyesi Rusya, Kazakistan ve Belarus Azerbaycan ve Ermeni işgalci güçleri arasındaki çatışmaya müdahil olmamış, Ermeni güçlerine herhangi bir destek sağlamamıştır. Buna Rusya’nın açıklaması, Ermenistan’a yönelik herhangi bir saldırı bulunmadığıdır. Bu hayal kırıklığı Ermenistan iç siyasetinde ve toplum nezdinde ciddi bir krize neden olmuştur. Temmuz ayında Ermenistan’da gerçekleşen başkent Erivan’daki karakol baskını olayı ve toplumun büyük kesiminin bu baskında saldırganlara destek vermiş olması, Rusya’ya yönelik hayal kırıklığının ve Ermenistan hükümetinin politikalarına bir tepkinin sonucu olduğu kanaati yaygındır. Hatta bazı yorumcular karakol baskınına Ermenistan hükümetince göz yumulduğu, böylece Rusya’ya duyulan tepkinin Ermenistan’da toplumsal bir kalkışmaya kadar varabileceği mesajı verilmek istediğini öne sürmüşlerdir.

Ermenistan bağımsızlık günü geçit töreninde Rus yapımı İskender füzelerinin yer alması dünya kamuoyunda tedirginlikle karşılanmıştır. İskender füzeleri radara yakalanmayan, konvansiyonel ve nükleer başlık taşıma kapasitesine ve stratejik öneme sahip sistemlerdir. Bu füzelerin Rus arsenalinde yer alan en etkin silah olduğu, 7 metre çapında kesinlik ile hedefe erişebildiği ve ciddi hasar potansiyeline sahip olduğu bilinmektedir. Daha önce Gürcistan ile savaşta kullanıldığı ve tek bir füzenin Gori yakınlarından bulunan 20 Gürcü tankını imha ettiği çeşitli raporlarda öne sürülmüştür.

Rusya bu zamana kadar füze sistemini ya kendi topraklarına ya da kendi askeri önlemleri çerçevesinde kendi birliklerine göndermiştir. İskender sistemleri başka hiçbir ülkeye satılmamış veya hibe edilmemiştir. Rusya İskender füze sistemlerini 2013’te Ermenistan’daki askeri üssüne yerleştirmiştir. Yine aynı yıl, Doğu Avrupa’da ABD ile yaşanan füze krizine cevaben Rusya bu füzeleri Baltık ve Kuzey Donanmasını da içeren Batı Askeri Bölge Komutanlığı kontrolündeki bölgelere de konuşlandırmıştır. Basına yansıdığı kadarıyla İskender füze sistemleri Ekim 2016’da nükleer başlıkları ile birlikte Kaliningrad’a, ayrıca Mart 2016’da Suriye’ye gönderilmiştir. İskender füze sistemleri Rusya’nın NATO ve ABD askeri varlığına karşı dengeleyici bir unsur niteliği taşıyan bir silah olarak nitelendirilebilir.

İskender füze sistemlerinin Ermenistan ordusuna katılması, Ermenistan’a verilen desteğin teyit edilmesi olarak yorumlanabilir. Rusya’nın bu hareketi bilhassa Azerbaycan ile yaşanan Dört Gün Savaşı sonrasında Ermenistan ordusunun yaşadığı hezimet ve faturanın Rusya’ya kesilmesi gibi gelişmelerin Rusya tarafından telafi edilmesine yönelik bir girişim olduğu öne sürülebilir. Ancak böyle bir desteğin yalnızca Rusya-Ermenistan ilişkileri kapsamında düşünmek yanıltıcı olacaktır. Rusya ile ABD arasındaki ilişkilerin bu derecede gergin olduğu bir dönemde Ermenistan’a bu füze sistemlerinin verilmesi Ermenistan’ı askeri açıdan güçlendirse de[3] Rusya’ya tek taraflı bağımlılığı daha da ileri taşıyacaktır. Ermenistan son dönemde Batı medyasında Rusya’nın küresel anlamda yürüttüğü askeri hareketliliğin bir başka ayağı olarak görülmeye başlanmıştır. Hâlihazırda CSTO üyesi olan Ermenistan bugüne kadar NATO ve ABD dengeli bir ilişki yürütmeye çabalamış ise de İskender füzelerinin Ermenistan ordusunda bulunması, Ermenistan’ı Rusya’nın bir bölgesel askeri yapılanması haline getirmiş görünmektedir. Rusya’nın bu desteği Ermenistan’ın güvenliğini sağlamaktan öte, Batı ile yaşanabilecek bir çatışmada Ermenistan’ı doğrudan hedef haline de getirmektedir. Sonuç olarak bu yönüyle Rusya Ermenistan güvenliğine katkı yapmamış, aksine, yine Rus silahlarının önemli tedarikçilerinden Azerbaycan ile silahlanma yarışını arttırmış[4], NATO ve Batılı ülkeler nezdinde de hedef haline getirmiştir.

 

 


[1] Stephen M. Walt “Alliances: balancing and bandwagoning” International Politics: Enduring Concepts and Contemporary Issues (2000): 96-103.  

[2] “Национальный Состав Населения” Том 4. Национальный состав и владение языками, гражданство,

Об итогах Всероссийской переписи населения 2010 года http://www.gks.ru/free_doc/new_site/perepis2010/croc/Documents/Vol4/pub-04-01.pdf

[3] 2016 yılı Şubat ayında dönemin Savunma Bakan Yardımcısı Davit Tonoyan, Ermenistan’ın bundan böyle “statik savunma” yerine “önleyici (preemptive) savunma” konseptine geçme hazırlığında olduğunu açıklamıştır. “Замминистра обороны Армении представил в Вене новую «Систему обуздания-сдерживания»” Azatutyun, 18 Şubat 2016 http://rus.azatutyun.am/a/27560564.html

[4] Azerbaycan İsrail’den yakın zamanda satın aldığı silahlı insansız hava aracı  IAI Harpy 2’ye ek olarak, Ermenistan’ın İskender füzelerini sergilediği gün yine İsrail yapımı silahlı insansız hava aracı Orbiter 1K’in Azerbaycan ordusuna katıldığını duyurmuştur. 


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten